Türk basınından:
ATLANTİS MANİSA´ DA MI? İngiliz Arkeolog Peter James, 1995 yılında geldiği Manisa´yı unutamadı. Spil´den çok etkilenen James, üç yıl sonra, Yunanlı arkeolog Nikos Kokinos ve BBC ekibiyle birlikte, kitabını yazdığı kayıp kent Atlantis´i aramak için tekrar geldi. 1995 yılının sıcak bir yaz günüydü... Her yaz olduğu gibi bu yaz da güneş ışınları Spil´in dik yamaçlarını yalayarak Manisa´nın üzerine bir ok gibi saplanıyordu. Değişik kıyafetli, buralı olmadığı her halinden belli olan bir yabancı, Manisalı dağcı Haydar Aksakal´ın başına dikildi ve "Niobe, Tantalos, Kibele ile Sülüklügöl´ü görmek istiyorum" dedi. İşte Manisa´da Atlantis macerası böylece başlamış oldu. Hikâyenin devamını Manisalı dağcı Haydar Aksakal anlattı: "Yabancıyı bizim dağcılık kulübüne götürdük. Kulüpteki arkadaşlarla sohbete koyulduk. Yabancı, arkadaşların dağcılık, arkeoloji ve daha bir çok alanda yaptığı sohbete hayran kaldı. Ertesi gün, genç dağcılarla birlikte Cüneyt´i de onun emrine verdim. Dört gün boyunca, Cüneyt, yabancıyı Spil´de gezdirdi. Tabii bu gezileri sırasında bize hiçbir şey söylemiyordu. Biz de herhalde Manisa Dağı´nı çok sevdi, dolaşıyor diye düşünüyorduk. Neyse yabancıyı geçirdik ve bir daha da görmedik. Taa ki 25 Eylül 1998´e kadar... Bir gün Londra´dan bir telefon geldi, telefondaki kişi adının Peter James olduğunu söyledi. Bir süre hatırlamakta tereddüt ettim ama “Spil´e çıkmıştık” deyince hatırladım; bizim yabancıydı.James, bana Yunanlı Arkeolog Nikos Kokkinos ve BBC televizyonundan iki prodüktör, Peter Getsel ve Uri Rodner ile birlikte Manisa´ya geleceklerini bildirdi ve kendilerine yardım edip edemeyeceğimi sordu. Ben de kendilerine yardıma her zaman hazır olduğumu söyledim. 25 Eylül 1998 günü beş kişi geldiler, oysa biz dört kişi sanıyorduk, meğer TRT´den arkeolog Semih Aközlü´yü de tercüman olarak almışlar. James bana Himalayalar dâhil, dünyadaki birçok dağa çıktıklarını, prodüktörlerin de özellikle doğa çekimlerinde çok başarılı olduğunu ekledi. Ben de BBC gelmiş, bizim Manisalı dağcıları da çağırayım da dağcılarımız dünyaca tanınsın, diye düşünüyordum. Ama işin aslı öğle değilmiş. James, elime kalın bir kitap tutuşturana kadar ne olduğunu anlayamamıştım. Kitabın adı: "Krallığın Çöküşü ve Atlantis´in Sırları Çözüldü" idi. James ile görüşmediğim süre içerisinde bu kitabı yazmış. Kitabın önsözüne göz attığımda, Manisa Dağcılık Kulübü´ne ve dağcılarımıza teşekkür ettiğini gördüm. Olayın arkası çorap söküğü gibi geldi. James´in buraya dağa tırmanmak için değil, kayıp uygarlık Atlantis´i bulmak için geldiğini anladım. Akpınar´dayız Yazdığı kitabın önsözünde Manisalı dağcılara teşekkür etmesi bizi ayrıca gururlandırdı. Herhalde yaptığı, İngiliz centilmenliği olsa gerek. O gece bir program yaptık, pazar günü on bir dağcı ile Akpınar mevkiine gittik. Akpınar´da çekimlere başladık. Yarıkkaya üzerinden Tantalos´taki Pelops tahtına çıktık. Kameramanın kullandığı kameranın ayakları çok ağırdı. Önder Kavas isimli arkadaşımız büyük bir zahmete katlanarak taşıdı. Bunun kolay olduğunu sanmayın. Yarıkkaya´yı görseniz ne demek istediğimizi daha iyi anlardınız. Araştırma niteliğinde çok zevkli bir gezi oldu. Yarıkkaya´nın altında belirli bir süre onları takip ettikten sonra, ekibe yemek hazırlamak için ayrıldım. Başka bir yol üzerinden Sülüklügöl´e çıktık ve dağcıları beklemeye başladık. Dört dörtlük bir sofra hazırlamıştık. Ekipten üçünün vejateryen olduğunu öğrendik. Peter James, Peter Getsel ve Nikos Kokkinos... Ama yaptığımız yemeklerin kokusu, doğanın güzelliği, yayla suyunun vermiş olduğu tadı ve tabii ki yorgunluk, bu alışkanlıklarından bir an için vazgeçmelerine neden oldu. Helikopter sıkıntısı Güzel bir yürüyüşün ardından güzel bir uyku çekeceğimizi düşünürken, James bana yarın için bir helikopter bulup bulamayacağımızı sordu. Bir an düşündüm. Burası Amerika değil ki, bir telefonla helikopter ayağına gelsin. Olsun dedim, herhalde bir yolu vardır. Helikopteri bulmalıydım. Çünkü Yunan hükümeti, Atlantis´in Santorino´da olduğunu ve orada araştırma yapmalarını salık vermiş. Kendilerine, helikopter dâhil her türlü yardımı yapacaklarını vaat etmiş. Ekipte Yunanlı bir arkeolog olmasına rağmen onların hedefi Spil olmuş. Pazartesi günü Manisa Belediye Başkanı Adil Aygül´e gidip durumu anlattık. O da Vestel Genel Müdürü´nü aradı. Bütün bunlar apar topar geliştiğinden konunun ne olduğunu onlar da pek anlayamadılar ama yine de bize yardım ettiler. Bu arada Ege Üniversitesi´nin değerli öğretim görevlilerinden Profesör İlhan Kayan da Manisa´ya davet edildi. Helikopter geldi, ben de yıllardır tırmandığım ve hayran olduğum Spil Dağı´nı helikopterden göreceğimi düşünerek ayrı bir heyecan duydum. Ama hevesim kursağımda kaldı. Çünkü helikopter dört kişilikti. Benim Spil´i havadan görmem mi önemli, yoksa Spil´in bilim adamlarınca incelenip dünyaya tanıtılması mı, diye düşündüm. Hiç şüphesiz Spil´in dünyaca tanıması daha önemliydi. Helikopter yarım saat kadar dağın çevresini dolaştı. Ben de merakla aşağıda bekledim. Çekimlerden memnun kalıp kalmayacaklarını düşünüyordum. Endişem boşuna çıkmıştı; BBC prodüktörü Peter Getzel, büyülenmiş bir halde helikopterden indi. "Nasıldı?" diye sorduğumda, İngilizce, "Wonderfull" yani "Harika" dedi. Bu belgeselin montajı bittiğinde, dünya ülkeleri BBC aracılığıyla Spil´i tanıyacak, bilimsel kanıtlarımız yeterli olursa, Atlantis´i bulabilirsek, belki de Manisa dünyanın en meşhur kenti olacaktı. O konuştukça, çocukluğumun geçtiği güzel kent Manisa´nın geleceğini düşünüyordum. Arkadaşım, Manisalı ve Türkiyeli dağcıların önderi harika insan Manisa Tarzan’ı bir kez daha hatırladım: "Keşke sağ olsaydın da bu günleri görseydin" dedim içimden. O gün huzur içinde eve gidip günlerdir süren yorgunluğumun üzerine güzel bir uyku çektim."
Edited (6/13/2010) by yilgun-2010
Edited (6/13/2010) by yilgun-2010
Edited (6/13/2010) by yilgun-2010
|