Expressions of time mostly and some mixed stuff:
1. I washed the dishes when my daughter fell asleep. Kızım uykuya daldığında dalınca bulaşıkları yıkadım.
"daldığında = at the time she fell asleep" sounds better for telling something happening at exactly that time (not after)
2. We won’t be able to finish the painting before he arrives. O varmadan önce boyamayı tamamlayamayacağız.
O gelmeden önce boya(ma)yı bitiremeyeceğiz.
3. I have played tennis since I was a young boy. Çocuk oldum olalı tenis oynuyorum. (oldum olalı = ever since I was)
Çocukluğumdan beri tenis oynarım.
4. Even though it was expensive, he bought the leather jacket. Pahalı olmasına rağmen deri cekedini cekedi satın aldı. (deri is an adjective here so we don´t need possessive suffix)
5. The first time I went to Cairo, I was intimidated by the city. Kahire’ye ilk kez gittiğimde şehir ile tarafından korkutuldum.
Kahire´ye ilk gidişimde, şehir beni ürküttü. (active voice sound better in Turkish)
6. The second time I played tennis, I began to have fun. İkinci kez tenis oynuyorken/oynarken zevk almaya başlattım başladım.
7. When my older sister called and apologised for being late, the family had already eaten lunch. Ablam geç kaldığıma pişmanım diye aradiği zaman aile halen öğle yemeğini bitirmedi. (Nope)
Ablam arayıp geç kaldığı için özür dilediğinde, aile öğle yemeğini bitirmişti.
8. While I was doing my homework my sister tried to catch the cat which had run away. Ben ev ödevimi yapıyorken/yaparken kız kardeşim kaçmış olan (or kaçan) kediyi tutmaya çalışıyordu.
9. We won’t have finished our work by the time their train arrives. Trenleri varmadan önce işimizi bitirmeyecekmişiz bitiremeyeceğiz/bitirmiş olamayacağız.
10. As soon as I hear from Hasan, I will give you a telephone call. Hasan’dan haber alır almaz sene* telefon edeceğim.
*"sana" in İstanbul Turkish but it´s "sene" in my dialect (I couldn´t overstrike it).
11. Whereas you have lots of time to watch TV, I have very little time indeed. Senin televizyon seyretmek için çok zamanın varken benim gerçekten az zamanım var.
12. Meryem is rich while I am poor. Meryem zengin oysa ben yoksulum.
13. Our son had to leave early since his train left at 8.30. Treni 8.30’de ayrıldığından/kalktığından dolayı oğlumuz erken terketmeliydi/gitmeliydi.
14. I´m studying hard because I want to pass my exam. Sınavımı vermekgeçmek için çok öğreniyorumçalışıyorum.
15. As long as you stay in town, why don´t you come for dinner? Șehirde kaldığın sürece akşam yemek/yemeği için neden gelmezsin?
akşam yemek için = to eat in the evening
akşam yemeği için = for the dinner
16. He works a lot of overtime because his rent is so expensive. Kira bedeli o kadar pahalı olduğu için fazla mesai yapıyor.
Kira bedeli o kadar çok yüksek ki fazla mesai yapıyor.
17. He will tell us as soon as he decides if they are going to come or not. Gelip gelmeyecekleri kararını verir vermekvermez bize söyleyecek.
18. By the time he finished the phone call, I was fed up with waiting. O telefon konuşmasını bitirmeden öncebitirene kadar/bitirdiğinde beklemekten bıktımbıkmıştım.
19. Look at the signed in users many of whom have some strange text in their profiles. Çoğunun profillerinde tuhaf bir yazı bulunduklar girmiş olan kullanıcılara bakın. (Nope)
Çoğunun profillerinde garip yazılar bulunan şu çevrimiçi kullanıcılara bak. (This my sentence, right?)