www.turkishclass.com

... diye - 1

It´s a verbal adjective. It bases on "demek" "(to say)".

Its formation is this way: de+e(adverbal)---> diye

 

Erdinç (a Turkish male name)

biri, birisi (1one of them, 2someone)

tanımak (1to know who he is, 2to recognize)

 

Erdinç diye birisi (someone called Erdinç (direct: someone, whose name is Erdinç)

 

Erdinç diye birisini tanımıyorum. (I don´t know anyone called Erdinç.)

 

Girne (a city that locates at the Turkish Republic of Northern Cyprus)

şehir, il (city)

 

bir şehir (a city)

Girne diye bir şehir (a city called Girne)

 

Türkiye´de Girne diye bir şehir yok. Girne, Kuzey Kıbrıs´ta. (There is no city called Girne in Turkey. Girne locates on the Northern Cyprus. (direct: .... Girne is in/at the Northern Cyprus))

 

sarılma makinası (hug box)

bir şey (something)

icat etmek (to invent)

 

sarılma makinası diye bir şey (something called hug box)

 

Sarılma makinası diye bir şey icat edilmiş. (Something called "hug box" has been invented.)

 

körelmek (to become blunt)

sözcük, kelime (word)

hatırlamak (to remember)

anlamına gelmek (to mean (direct: to come sth´s meaning))

ne (what)

bilmek (to know)

 

ne anlam+a(dative) gel+dik+i(possessive)+i(accusative) --> ne anlama geldiğini (what it means (direct: that what it means))

 

"körelmek" diye bir sözcük (a word called "körelmek")

 

"körelmek" diye bir sözcük hatırlıyorum ama ne anlama geldiğini bilmiyorum. (I remember a word called "körelmek" but I don´t remember what it means.)

 

Çanlar Kimin İçin Çalıyor? (direct: For Whom Are The Bells Tolling?) [We call him in Turkish by this name. Otherwise, I know its original name "For Whom The Bell Tolls (Çan Kimin İçin Çalıyor?)" is.]

roman (novel)

 

Ernest Hemingway+in(genitive)--------->Ernest Hemingway´in

roman+ı------------------------------->romanı (his novel)

"Çanlar Kimin İçin Çalıyor" diye bir romanı (a novel of him called "For Whom The Bell Tolls?")

 

Ernest Hemingway´in "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" diye bir romanı var. (Ernest Hemingway has a novel called "For Whom The Bell Tolls".)

 

"Hiç bozuk paranız var mı?" ("Do you have any coin?)

soru (question)

sormak (to ask)

 

"Hiç bozuk paranız var mı?" diye bir soru (a question "Do you have any coin?)

 

"Hiç bozuk paranız var mı?" diye bir soru sordum. (I asked a question "Do you have any coin?")

 

bana (to me)

"Salak salak konuşma!"  (Don´t talk stupidly!)

bağırmak (to shout)

 

Bana "Salak salak konuşma!" diye bağırdı. ("Don´t talk stupidly!" he shouted at me.)

 

"Artık koşamam." ("I can run no longer.")

mırıldanmak (to murmur)

 

"Artık koşamam." diye mırıldanıyordu. ("I can run no longer." he was murmuring.)

 

"Sizin yüzünüzden kaza yapacaktım." (I would have an accident owing to you.)

suçlamak (to accuse)

 

Bizi "Sizin yüzünüzden kaza yapacaktım." diye suçladı. ("I would have an accident owing to you." he accused us.)

 

"Erken kalkamadığım için geç kaldım." (I am late because I couldn´t get up early.)

yalan söylemek (to tell lie)

öğretmen (teacher)

inanmak (to believe)

 

"Erken kalkamadığım için geç kaldım." diye yalan söyledi ama öğretmen ona inanmadı. ("I am late because couldn´t get up early" he told lie but the teacher didn´t believe in him.)

 

"Hastalar mı?" (Are they ill?)

sormak (to ask)

 

"Hastalar mı?" diye sorduk ama cevap alamadık. ("Are they ill?" we asked, but we couldn´t get an answer.)

 


Jarmi liked this lesson

www.turkishclass.com