Yaşam, insanlara bazen ne zor seçimler dayatıyor.
Bir insanı, sol bacağıyla, hayatı arasında bir tercihe zorlamak kadar sevimÂsiz ne olabilir?
"Eşyalar toplanmış seninle birlikte/anıÂlar saçılmış odaya heryere/sevdiğim o koku yok artık bu evde/sen...kadınım" diyen o gür sesin sahibinin bugün bir bacağını
yaşamına diyet olarak vermesi sizi de "seçim"e isyan ettirmiyor mu?
Ama bazen seçim imkansız gibi görünse de kaçınılmazdır.
Şimdi bazıları diyorlar ki; "Bu yaşam tarzı da Tanju Okan'ın kendi seçimiydi. Alkolle zehirledi vücudunu... dur durak dinÂlemedi".
Peki o tercihin nedeni neydi?
Bir yanda şÃ¶hret, kudret, para ve rengaÂrenk bir hayat gözkırparken, neden dev bir sanatçı, yalnızlığı ve alkolü seçer..? Neden, pırıltılı bir yaşamın getirişinden vazgeçer?
Yaşamı bir gelir-gider çizelgesi olarak alÂgılayanlar elbet bu seçime ilişkin sağlıklı bir "yoklama" yapamazlar. Çünkü onlara göre rasyonel bir insan seçim yaparken öncelikle "güç, kudret ve iktidar şansı" arar. iktidar şansı olÂmayan partiye oy verenler, mutluluk uğruna istikbal şanÂsını tepenler, sevdiği kadının kokusu yok diye yaşadığı evden vazgeçenler, her talihsiz borsa oyuncusu gibi sonuçta kaybetmeye razı olmak zorunÂdadırlar.
Lakin başka borsalarda, başka değerlerin prim yaptıÂğını göremezler.
Bazen bir inzivada dolu dolu ve sevgiyle yaşanmış kısacık bir dönemin, şÃ¶hretin sahte ışıkları altında parlatılmış upuzun bir hayata tercih edilebileceğini ve bu tercihin insana her türden finali gözealdırabilecek derin bir tutkuya dönüşebileceğini
anlayamazlar.
Seçimde oylarını istikbal garantileri yeriÂne tutkularından yana kullananlar ise, bu tercih şurasında olduğu gibi bedeli öderken de tek başına kalırlar.
İngiliz Kralı 8. Edward sevdiği kadın için tahtını terkettiğinde de kimse bu tercihe
anlam verememişti. Çünkü "geÂçer akçe" olan "tahf'tı ve bir kaÂdın için koca imparatorluğun niÂmetlerim tepmek "akıl dışı" saÂyılıyordu.
Birisini herşeyden vazgeçebiÂlecek kadar çok sevmenin, insaÂnın başına, hiçbir tacın sağlayaÂmayacağı türden bir asalet halÂkası takacağını düşÃ¼nemediler.
İngilizler, tahtsız kralın ardınÂdan dövüne dursun, tahtsız kral da sevgisiz İngilizlerin haline acıdı durdu hayatı boyunca...
***
Bir kez daha yazmıştım; "her seçim bir kaybediştir" diye...
Her tercih bir vazgeçiştir çünkü...
Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir misÂkinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz. Kalkar kalkmaz hayat binbir seçeneği daÂyar burnunuzun ucuna... "Ne giysem" telaşından, öğle yemeğinde "Ne alırdınız" diye başucunuzda biten garsona, "hangi kanalÂdaki filmi izlesem" kararsızlığından, "bize oy verin" diye bağrışan partilere kadar herşey, herkes, her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.
Yastığınıza teslim olmuşsanız, belki dışarda ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz. Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün yaşamınızı ışıldatabilecekken, ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhÂtemel bir tanışıklığı tepersiniz. Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız İzmir köfÂteden daha lezzetlidir. Ya da öbür kanalÂdaki film, o anki ruh halinize daha uygunÂdur.
Ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez. Geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur.
Bu seçim oyununda vazgeçtiğimiz şey, seçtiğinizden daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.
Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir.
Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, baÂzen şÃ¶hret sahnesinin parıltılı neonları da olsa, çoğu zaman gözünüz hiç arkada kalÂmaz.
Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir ev ya da sevdiğiniz kadınla payÂlaşamadığınız bir saray sizin borsada kolay feda edilebilir değerlerdendir.
Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.
Herşeyin sıradanlaştığı bir dünyada baÂzen kaybetmek en doğru seçimdir.
...ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeÂçiştir.
|