Turkish Translation |
|
|
|
Turkish-English (Diyalog)
|
1. |
28 Nov 2007 Wed 10:43 am |
(Ayşe ile Ahmet, hâlâ gittikleri Bulvar Kahvesinde oturup sohbet ediyorlar fakat aralarındaki hava gittikçe elektrikleniyor.)
Ahmet: Şu içtiğin viskinin zararlı olduğunu bilmiyor musun? Aslında benim gibi ayran içmeni tavsiye ederim.
Ayşe: Ayranın da pek sağlıklı bir içecek olduğunu zannetmiyorum. Viskimin içine su kattığımı görmüyor musun? En sağlıklı içeceğin zaten su olduğu söylenir. Suyun içildiği yere hastalık girmezmiş.
Ahmet: O bir atasözü mü?
Ayşe: Evet, herkesin bildiği bu atasözünü sen duymamış mıydın?
Ahmet: Yurt dışında çok kaldığım için zaten Türk atasözlerini pek bilmiyorum. Aklıma ilk gelen atasözü, “Kızını dövmeyen dizini döverâ€. Onu sen duymamış mıydın?
Ayşe: Bir şey ima etmeye mi çalışıyorsun?
Ahmet: Eskiden senin gibi konuşan kadınlara ne dediklerini biliyor musun?
Ayşe: Senin gibi konuşan erkeklere yobaz dediklerini biliyorum. Kaçıncı yüzyılda yaşadığımızı bilmiyor musun?
Ahmet: Zavallı kocana çok acıyorum. Neden ayrıldığınızı artık çok iyi anlıyorum. Ben de senin gibi bir kadınla asla baş edemezdim. Zaten evlenmediğim için Allahıma bin kere şÃ¼krediyorum.
Ayşe: Bu ne küstahlık! Senin gibi cimri bir yobazı kim ister ki!? Bence sohbetimize son vermemizin zamanı geldi. Şurada duran garsondan hesabı rica edersen hemen ödeyip kalkabiliriz. Çünkü burada kalmamızın hiç bir anlamı yok. Burada kalırsam daha neler başıma gelecek, neler! Senden duyduklarımı hiç bir zaman unutamayacağım, affetmeyeceğim de. Bu akşamın böyle gelişeceğini bilseydim seninle buraya gelir miydim hiç? Hoş vakit geçireceğimi, senin Norveçli arkadaşlarınla tanışacağımı düşÃ¼nüyordum, o kadar. Zaten her şey şu Norveçliler yüzünden oldu!!
(Ayşe ağlamaya başlıyor.)
|
|
2. |
28 Nov 2007 Wed 09:24 pm |
More homework?
Ayşe and Ahmet are still chatting in the Bulvar Kahvesi that they went to, but bit by bit the atmosphere between them becomes more electric
Ahmet: Do you know that that whisky you are drinking is bad for you? I advise you to drink ayran like I do
Ayşe: I don't think ayran is a very healthy drink. Don't you see that I am adding water to my whisky? They say that water is the healthiest drink. Where water is drunk illness cannot be present.
Ahmet: Is that a proverb?
Ayşe: Yes, everyone knows this proverb, haven't you heard it?
Ahmet: Because I lived abroad for a long time I don't know many Turkish proverbs. The first proverb that comes to my mind is, “The person who doesn't beat his daughter beats his wifeâ€. Have you heard that one?
Ayşe: Are you trying to imply something?
Ahmet: Do you know what they used to call women like you who talk a lot?
Ayşe: I know that they used to call men who talked like you "yobaz". do you know what century we are living in?
Ahmet: I am sorry for your poor husband. Now I understand why you separated. I couldn't have kept up with a woman like you. Besides, I thank Allah a thousand times I have never married.
Ayşe: What rudeness! Who would want a mean old chauvinist like you!? I think it is time to end our conversation. If you ask that waiter for the bill we can pay it and leave at once. BEcasue there is no point in our staying here. If I stay here what else will I face, what else! I will enevr forget what I have heard from you, and I will never forgive you. Do you think I would have come here if I had known what was going to happen? I had thought that I would have a nice time, and meet your Norwegian friends, that's all. Besides, it's all the fault of these Norwegians!!
(Ayşe starts to cry.)
|
|
|