Turkish Poetry and Literature |
|
|
|
Reading Practice for Learners
|
1. |
12 Sep 2013 Thu 01:00 pm |
ANTİK ÇAĞDA BİR EŞEK ÖYKÜSÜ ... Antik Yunan döneminde (MÖ 620-560 yılları arasında) Ege´de yaşayan ünlü masalcı Ezop´un iki bin altı yüz yıldır canlılığını yitirmeyen öyküsü: Hikáye bu ya... Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar verirler... Her biri başka yöne gider. Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir... İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüştür. Beygir merakla sorar: ´Nedir bu halin inek kardeş?´ İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır: ´Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş.´ Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır: ´Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş.´ İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir. Üzerinde lacivert takımlar vardır. İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde, ´Nedir bu halin? Neler oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin?´ diye sorarlar. Eşek keyifli bir şekilde anlatır: ´Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim...´ ´Eee, sonra ne oldu?´ ´Ne olacak beni başkan seçtiler!´ ´Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?´ ´Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar ´Seninle gurur duyuyoruz´ diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım!´ ´Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?´ ´Valla, yarısı anladı ama diğer yarısına anlatamadı.
|
|
2. |
12 Sep 2013 Thu 02:04 pm |
Rüzgar ile Güneş masalı
Rüzgâr ve Güneş kimin daha güçlü olduğunu tartışıyorlarmış. Rüzgâr -Ben daha güçlü olduğumu kanıtlayacağım. Şu karşıdaki paltolu yaşlı adamı görüyor musun ? Paltosunu senden daha hızlı çıkaracağıma bahse girerim Demiş. Güneş bir bulutun arkasına çekilmiş ve rüzgâr kasırga şiddetinde esmeye başlamış. O kuvvetle estikçe ihtiyar adam paltosuna daha sıkı sarılıyormuş. Sonunda rüzgâr pes edip durmuş. Güneş bulutların arkasından çıkıp yaşlı adama nazikçe gülümsemiş. Çok geçmeden adam alnındaki teri silip paltosunu çıkarmış. Sonra , rüzgâra dönmüş nazik ve dostça davranışın, şiddet ve güç gösterisinden daha etkili olduğunu söylemiş.
|
|
3. |
13 Sep 2013 Fri 09:59 am |
Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti.
Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu:
"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz, Onlar nerede?"
Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence;
"Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var, yavrum" dedi. "Peki,senin eşyaların nerede?"
Gezgin genç,kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu:
"Ama görüyorsunuz, Ben yolcuyum."
Ünlü bilge, hak verircesine güldü:
"Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle."
|
|
4. |
13 Sep 2013 Fri 10:53 am |
Gölde yaşayan iki dost kurbağa, gölleri kuruyunca başlarının çaresine düşmüşler: -Gidelim de sulak bir yer bulalım kendimize, orayı yuvalayalım, demişler. Aramışlar taramışlar, bir kuyu bulmuşlar. Biri ötekine: -Hah! demiş. İşte bir su bulduk sonunda: Hadi hemen dalalım. Öbürü, bir kuyuya bir arkadaşına bakmış: - Ya bu kuyu da kurursa? O zaman halimiz ne olur? demiş. Bunu söyleyen kurbağa akıllıymış. İşin önünü de, sonunu düşünmüş.
|
|
5. |
13 Sep 2013 Fri 11:31 am |
Gölde yaşayan iki dost kurbağa, gölleri kuruyunca başlarının çaresine düşmüşler: -Gidelim de sulak bir yer bulalım kendimize, orayı yuvalayalım, demişler. Aramışlar taramışlar, bir kuyu bulmuşlar. Biri ötekine: -Hah! demiş. İşte bir su bulduk sonunda: Hadi hemen dalalım. Öbürü, bir kuyuya bir arkadaşına bakmış: - Ya bu kuyu da kurursa? O zaman halimiz ne olur? demiş. Bunu söyleyen kurbağa akıllıymış. İşin önünü de, sonunu düşünmüş.
Galiba senin Türkçen benimkinden daha iyi, elena !
|
|
6. |
13 Sep 2013 Fri 11:58 am |
pek sanmıyorum
in fact I can understand Turkish better than I can speak
but I have found these stories, I read them, I liked them, and, as you did, I posted here for learners
hepsi bu
|
|
7. |
13 Sep 2013 Fri 06:07 pm |
Galiba senin Türkçen benimkinden daha iyi, elena !
estağfurullah...
|
|
8. |
14 Sep 2013 Sat 10:38 am |
Thank you for your contribution (@ the thread´s initiator, AlphaF)
|
|
|