FORMATION
The ‘şimdiki zaman' of the verb is formed by adding the tense suffix ‘-iyor' (-ıyor, -üyor, -uyor) to the verb base:
‘ver-iyor, çalış-ıyor, gel-iyor, otur-uyor, götür-üyor' etc.
The affirmative verb is formed in three steps as follows:
STEP 1. Remove the ‘-mek / -mak' from the infinitive form of the verb: infinitive: vermek → ver
STEP 2. Add the tense suffix ‘-iyor': ver → ver-iyor
If the resultant base ends in a vowel remove it before adding the tense suffix; in affirmative verb (including interrogative verb), the wovel at the end drops, because the tense suffix ‘-iyor' starts with a wovel:
infinitive: beklemek → bekle → bekl → bekl-iyor yürümek → yürü → yür → yür-üyor yemek → ye → y → y-iyor demek → de → d → d-iyor
STEP 3. Add the appropriate personal ending (-um, -sun, - / -uz, -sunuz, -lar): ver-iyor-um, ver-iyor-sun, ver-iyor / ver-iyor-uz, ver-iyor-sunuz, ver-iyor-lar
As you can see these personal endings are the same as the present tense ‘to be' endings. The stress falls lightly on the syllable before the tense suffix: veriyorum
NOTE:
The following verbs ending in the hard consonant ‘t' changes to its respective soft consonant ‘d' before the tense suffix ‘-iyor' is added:
gitmek → git → gidiyor etmek → et → ediyor tatmak → tat → tatıyor gütmek → güt → güdüyor
Note that this rule doesn't apply to all verbs ending in a hard consonant ‘t'.
For example: yatmak → yat → yatıyor kapatmak → kapat → kapatıyor yürütmek → yürüt → yürütüyor
As shown above, the ‘-yor' part of the tense suffix is not subject to vowel harmony; it is always ‘-yor'.
NEGATIVE VERB FORM
The negative verb is formed from the negative infinitive by following the steps below:
STEP 1. Remove ‘-mek / -mak' from the negative infinitive form of the verb: negative infinitive: vermemek → verme
STEP 2. Remove the final vowel ( the wovel ‘e' [a, ü, u]) in the negative particle ‘-me'(-ma, mü, mu) drops before adding the tense suffix ‘-iyor'. (This rule applies to the ‘şimdiki zaman' only):
verme → verm
STEP 3. Add tense suffix ‘-iyor': verm → verm-iyor
STEP 4. Add appropriate personal ending (-um, -sun, - / -uz, -sunuz, -lar):
verm-iyor-um, verm-iyor-sun, verm-iyor / verm-iyor-uz, verm-iyor-sunuz, verm-iyor-lar
The stress falls on the syllable before the negative suffix: vermiyorum
Note that the rule in the step two doesn't apply in forming negative forms of the other tenses.
INTERROGATIVE VERB FORM
The interrogative verb formed from the affirmative verb by following the steps below:
STEP 1. Add the interrogative particle ‘-mi' (the wovel in the ‘-mi' - except for the third person plural - is always ‘u' to harmonize with the wovel ‘o' in the ‘-yor'.) to the affirmative verb (the interrogative particle ‘-mi' is written separately from the verb.):
affirmative verb: veriyor → veriyor mu
STEP 2. Add appropriate personal ending (-um, -sun, - / -uz, -sunuz, -lar):
veriyor muyum, veriyor musun, veriyor mu / veriyor muyuz, veriyor musunuz, veriyorlar mı ( ie, the wovel in the interrogative particle ‘-mi' changes to ‘ı' in the third person plural to harmonize with the preceding wovel ‘a' )
The stress falls on the syllable before the interrogative particle: veriyor musun
NEGATIVE INTERROGATIVE VERB FORM
The negative interrogative verb is formed by adding the interrogative particle ‘-mi' (-mı, -mü, -mu) to the negative verb - the way it is added to affirmative verb to form the interrogative verb:
vermiyor mu-y-um, vermiyor mu-sun, vermiyor mu / vermiyor mu-y-uz, vermiyor mu-sunuz, vermiyorlar mı
The syllable before the negative suffix is heavily stressed: vermiyor musun
Note that in the interrogative and negative interrogative forms the personal endings (except for the third person plural) are attached not to the tense suffix but to the interrogative particle '-mi'. The buffer letter ‘y' is required before the first person endings (-y-um, -, - / -y-uz, - -).
CONJUGATION TABLE
USE
The ‘şimdiki zaman' used:
A for an action happening now:
A: Ahmet ne yapıyor? B: Ev ödevini yapıyor.
Televizyon seyrediyorum. Yağmur yağıyor. Biz sinemaya gidiyoruz. Çocuklar uyuyorlar.
B for an action happening about this time but not necessarily at the moment of speaking:
Türkçe öğreniyor. (He may not be doing at the moment of speaking.) Dans dersleri alıyorlar. (They may not be doing at the moment of speaking either.) Spor salonuna gidiyorum.
C for a definite arrangement in the future; The time of the action is always mentioned, as otherwise there might be confusion between present and future meaning:
Yarın hastaneye gidiyoruz. Gelecek cuma evleniyorlar. İki gün sonra İstanbul'a dönüyorum. Akşam Ahmet bize geliyor. Hafta sonu ne yapıyorsun? Kardeşimle sinemaya gidiyoruz. Akşam Ali de partiye geliyor mu? Hayır, gelmiyor.
The reason for using the ‘şimdiki zaman' instead of the ‘gelecek zaman' in the sentences above is that the actions have been arranged. If there have merely been expressions of intentions we use the ‘gelecek zaman'. The use of the ‘şimdiki zaman' in such situations is to strengthen and make the action definite. The use of the ‘gelecek zaman' in the sentences above would not be wrong nevertheless.
D to indicate an established state of affairs:
Sabahları saat 7:00'de kalkıyorum. İşe otobüsle gidiyor. Akşam yemeğini saat 7:30'da yiyoruz.
We can also use the ‘geniş zaman' instead of the ‘şimdiki zaman' in the sentences above. However, there is a slight difference between the expressions:
‘Sabahları saat 7:00'de kalkıyorum.' and ‘Sabahları erken kalkarım.'. The former implies that I have recently made a habit of getting up at 7:00 in the mornings. On the other hand the latter implies that I have made that habit for a long time. That's, the latter use is broader than the former one in the scope of the aorist tense.
E in sentences indicating that action began at a stated previous time and is still continuing:
1990'dan beri İstanbul'da yaşıyorum / oturuyorum. İki haftadır Türkçe öğreniyorsunuz. İki gündür yağmur yağıyor. Ahmet'i beş yıldır tanıyoruz. Geçen cumartesiden beri sınava çalışıyorum.
Such sentences expressed with the present perfect and the present perfect continuous tense in English are translated into Turkish in the ‘şimdiki zaman'. The tranlations of the sentences above into English would be:
I have been living in İstanbul since 1990. You have been learning Turkish for two weeks. It has been raining for two days. We have known Ahmet for five years. I have been studying for the exam since last Saturday.
As you can see the prepositions for and since are translated into Turkish as the suffixes respectively ‘-dir'(-dır, -dür, -dur) and ‘-den (-dan) beri' which are attacted to the time expressions.
F instead of the ‘geniş zaman'
Her sene trafik kazalarında yüzlerce insan ölüyor. Her sene Antalya'ya birkaç milyon yabancı turist geliyor. Kışın Erzurum'a çok kar yağıyor. Benim arabamın deposu yirmi litre benzin alıyor. Güneş doğudan doğuyor, batıdan batıyor.
By and large the point of view or approach of the speaker determines the use of the ‘şimdiki zaman' instead of the ‘geniş zaman'; the expressions, ‘Kışın Erzurum'a çok kar yağıyor.' and ‘Kışın Erzurum'a çok kar yağar.' don't give the same meaning precisely. The approach of the speaker in the first one is subjective. Someone who lives in Erzurum or has been to Erzurum in winter before says the sentence in the ‘şimdiki zaman' (Kışın Erzurum'a çok kar yağıyor). On the other hand someone who doesn't live in Erzurum or hasn't been there before says the sentence in the ‘geniş zaman' (Kışın Erzurum'a çok kar yağar). His approach is objective. He makes that statement depending on his knowledge about the region's weather in winter, not on his own experience.
Verbs usually used in the present continuous tense
In English, some verbs aren't normally used in the present continuous tense (including other continuous tenses); the continuous tenses are normally used only for deliberate actions. But in Turkish, those verbs are used in the present continuous tense. They indicate either the present continuous or the simple present tense depending on the context. (They are used in the simple present tense too.) The following most common verbs that aren't normally used in the simple present tense (in English) are mostly used in the present continuous tense in Turkish:
istemek (to want):
Ne yemek istiyorsun? İskender. (şimdi) Çocuklar nereye gitmek istiyorlar? Parka gitmek istiyorlar. (şimdi) Her zaman pahalı şeyler almak istiyorsun. (her zaman) Sibel, her akşam dışarı çıkmak istiyor. (her zaman) Cumartesi günleri çalışmak istemiyoruz. (her zaman)
duymak, işitmek (to hear):
Beni duyuyor musun? Evet, seni duyuyorum. (şimdi) Telefon çalıyor. Duymuyor musun? (şimdi) Bahçeden bir ses geliyor. Duyuyor musun? (şimdi) Anneannem çok yaşlı, ama her şeyi çok iyi duyuyor. (her zaman)
görmek (to see):
Sokağın karşısındaki kırmızı arabayı görüyor musun? (şimdi) Ben bahçede kimseyi görmüyorum. (şimdi) Her sabah bu kadını otubüs durağında görüyorum. (her zaman)
kokmak (to smell [to have a particular smell]):
Çok güzel kokuyorsun? (şimdi) Parfümünün adı ne? Burası yanık kokuyor. (şimdi) Vazodaki güller çok güzel kokuyor. (şimdi)
koku almak (to smell [to notice or recognize a particular smell]):
Sen de yanık kokusu alıyor musun? Hayır. Nezleyim, burnum koku almıyor. (şimdi) Çok güzel kahve kokusu alıyorum. (şimdi)
sevmek (to love / to like):
Türk yemeklerini seviyor musun? (her zaman) Dondurmayı çok seviyorum. (her zaman) Seni seviyorum. (her zaman) Zeynep elmayı çok seviyor. (her zaman) Boş vakitlerinizde ne yapmayı seviyorsunuz? (her zaman)
nefret etmek (to hate):
Bilim kurgu filmlerinden nefret ediyorum. (her zaman) Anıl kış aylarından nefret ediyor. (her zaman) O, benden nefret ediyor. (her zaman) Benimle konuşmak istemiyor.
inanmak (to believe):
Sen fala inanıyor musun? (her zaman) Sana inanmıyorum. (şimdi) Allah'a inanıyoruz. (her zaman) Doğru söylüyorsun. Sana inanıyoruz. (şimdi)
anlamak (to understand):
Çok hızlı konuşuyorsun. Seni anlamıyorum. (şimdi) Türkçe şarkıların sözlerini anlıyor musun? (her zaman) Anne ve babam beni hiç anlamıyorlar. (her zaman)
bilmek (to know [to have information about something]):
Aslı'nın telefon numarasını biliyor musun? (şimdi) O Almanca biliyor mu? (her zaman) Annen senin burada olduğunu biliyor mu? (şimdi) Senin adını bilmiyorum. (şimdi)
hatırlamak (to remember):
Benim adımı hatırlıyor musunuz? (şimdi) Mustafa'nın telefonu numarasını hatırlamıyorum. (şimdi) Otelin adını hatırlamıyor. (şimdi)
oturmak (to live [in a place]):
Nerede oturuyorsunuz? Maltepe'de otuyorum. (her zaman) Arkadaşınız bu sokakta mı oturuyor? (her zaman) Onlar ikinci katta oturyorlar. (her zaman) Ablam İzmir'de oturuyor. (her zaman)
tanımak (to know [to be familiar with a person]):
Fotoğraftaki kadını tanıyor musun? (her zaman) Şu kırmızı şapkalı adamı tanıyor musunuz? (her zaman) Onları tanıyorum. (her zaman) Seni tanıyorlar mı? (her zaman)
unutmak (to forget):
Ben isimleri çabuk unutuyorum. (her zaman) Her zaman her şeyi unutuyorsun. (her zaman)
Other uses of the ‘şimdiki zaman'
A It can be used instead of the ‘di'li geçmiş zaman' in an informal account of an event, dream etc. in order to give vividness to the meaning and is used when trying to remember or imagine past expriences:
Sabah park yerine gidiyorum, bakıyorum, arabamı yerinde göremiyorum, hemen polisi arıyorum (= gittim, baktım, göremedim, aradım)...
Tekrar ediyorum, ediyorum, bir türlü anlamıyor (= ettim, ettim, anlamadı).
Dün gece rüyamda kendimi çok yüksek bir dağın zirvesinde görüyorum, elimi bulutlara uzatıyorum, elimden bir el tutuyor ve beni yukarı çekiyor (= gördüm, uzattım, tuttu, çekti).
İki yıl kadar oluyor (=oldu), bir gece...
B It can be used instead of the ‘miş'li geçmiş zaman' in indicating a hearsay account of event, dream etc:
Ayşe okula gitmek için evden çıkıyor, yolda Zeynep ile karşılaşıyor, okula gitmiyorlar, sinemaya gidiyorlar (= çıkmış, karşılaşmış, gitmemişler, gitmişler).
Atatürk, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh' diyor (= demiş).
Bodrum'da tanışıyorlar ve iki ay sonra da evleniyorlar (= tanışmışlar, evlenmişler).
Rüyasında denizde boğuldunu görüyor ve o günden sonra bir daha hiç denize girmiyor (= görmüş, girmemiş).
C It can be used in giving a formal account of a novel, play or other work of art:
Ahmet, nereye gideceğini bilmeden çıkıyor evden sabah erkenden...
D It can be used in telling jokes ( other than traditional jokes such as Nasreddin Hoca stories, for which the aorist tense is always used):
Bir gün Temel, Dursun'a balığa cıkalım diyor... Bir laz, bir İngiliz, bir de Fıransız birlikte uçak yolcuğu yapıyorlar...
E It can be used to give orders:
(Anne kızına): Odana gidiyorsun ve ev ödevlerini yapıyorsun (= git, yap). Odana gidiryorsun ve ben çağırana kadar da gelmiyormusun (= git, gelme). Çocuklar, konuşmuyorsunuz, alıştırmaları yapıyorsunuz (= konuşmayın, yapın).
The speaker would like to have his order done as soon as he gives the order as it is in the first sentence above. Sometimes the speaker may give his order in the ‘şimdiki zaman', not in the imperative mood to sound polite or not to sound as if he was not giving an order, but making a request as it is in the sentence:
‘Sırayla bir adım öne çıkıyorsunuz ve isimlerinizi söylüyorsunuz.'
Actually giving orders in the imperative mood isn't an impolite way of giving orders depending on the relationship with the person whom we address. And also we can finish our orders in the imperative mood with the magical word ‘lütfen'.
The suffix ‘-dir' at the end gives the meaning of probability or possibility to the action:
Murat şimdi uyuyordur. Selin'in nerede olduğunu bilmiyorlardır. Bana çok kızıyorsundur.
The suffixes‘-mekte'(-makta),‘ -mede'(-mada) forming present continuous tense
It is formed by adding locative case ending ‘-de' (-da) to the infinitive form of the verb:
Infinitive: gitmek → gitmekte → gitmekte (+ appropriate personal ending)
The use of the suffix ‘-mede' (-mada) is rare.
The action in the the present continuous tense formed with these suffixes has definitely began and is still continuing. We can explain the reason for the action has definitely began through the locative case suffix ‘-de' (-da). As this form refers only to the actual present, not to the future. Its use is more restricted than the ‘-iyor' form; although we can say ‘Yarın geliyorum.', we can't say ‘Yarın gelmekteyim.' The ‘-mekte' form is used in written language only. Its use in spoken language is rare. The suffix ‘-dir' is generally added to the end.
Cumhurbaşkanımız Almanya'yı ziyaret etmektedir. Uçak piste ani iniş yapmakta. Rüzgar kuzeyden çok sert esmektedir. Dünya'da Türkçeyi öğrenenlerin sayısı günden güne artmaktadır. Temiz su kaynaklarımız tükenmektedir. Küresel ısınma buzulların erimesine neden olmaktadır. Firmamızın dış ticaret bölümüne çok iyi derecede İngilizce bilen elaman aranmaktadır.
Other uses of ‘-mekte' form
It is used instead of the ‘geçmiş zaman':
Geçen yüzyılda insanoğlunun Ay'a ilk ayak basışına şahit olmaktayız. |
Share: |
Comments (6) | |
Turkish Dictionary |
---|
Turkish Chat |
---|
New in Forums |
---|
Giriyor vs Geliyor.
Hoppi: gelmek = to come girmek = to enter or to come in That sai... |
Geçmekte vs. geçiyor?
Hoppi: ... and ... has almost the same meaning. They are both mean "i... |
Intermediate (B1) to upper-intermediate (B...
qdemir: ... |
Why yer gördüm but yeri geziyorum
HaydiDeer: Thank you very much, makes perfect sense! |
Etmeyi vs etmek
HaydiDeer: Thank you very much! |
Görülmez vs görünmiyor
HaydiDeer: Thank you very much, very well explained! |
Içeri and içeriye
HaydiDeer: Thank you very much for the detailed ... |
Present continous tense
HaydiDeer: Got it, thank you! |
Random Pictures of Turkey |
---|
Most liked |
---|