Welcome
Login:   Pass:     Register - Forgot Password - Resend Activation

Print view

expressing obligations, necessities - 1

Indeed I had explained the pattern of "zorunda olmak" before too but I wanted to repeat together with "-meli".

 

INFINITIVE zorunda PERSONAL SUFFIX RESULT IN ENGLISH
-mek zorunda im -mek zorundayım I have to ...
-mek zorunda sın -mek zorundasın you have to ...
-mek zorunda - -mek zorunda he has to ...
-mek zorunda iz -mek zorundayız we have to ...
-mek zorunda sınız -mek zorundasınız you have to ...
-mek zorunda lar -mek zorundalar they have to ...

 

NEGATIVE SUFFIX INFINITIVE zorunda PERSONAL SUFFIX RESULT IN ENGLISH
-me -mek zorunda im -memek zorundayım I mustn´t ...
-me -mek zorunda sın -memek zorundasın you mustn´t ...
-me -mek zorunda - -memek zorunda he mustn´t ...
-me -mek zorunda iz -memek zorundayız we mustn´t ...
-me -mek zorunda sınız -memek zorundasınız you mustn´t ...
-me -mek zorunda lar -memek zorundalar they mustn´t ...

 

INFINITIVE zorunda NEGATIVE PERSONAL SUFFIX RESULT IN ENGLISH
-mek zorunda değil im -mek zorunda değilim I don´t have to ...
-mek zorunda değil sin -mek zorunda değilsin you don´t have to ...
-mek zorunda değil - -mek zorunda değil he doesn´t have to ...
-mek zorunda değil iz -mek zorunda değiliz we don´t have to ...
-mek zorunda değil siniz -mek zorunda değilsiniz you don´t have to ...
-mek zorunda değil ler -mek zorunda değiller they don´t have to ...

 

söylemek (to say)

her şey (everything)

uymak (1to obey, 2to be suit, to accept, 3...4..)

 

söyle+dik+m--------------------->söylediğim (that/what I said/say)

söylediğim her şey (everything I said/say)

her şey+e(dative)--------------->her şeye (to everything)

 

Söylediğim her şeye uymak zorundasınız. (You have to obey everything I say)

 

bahçe (the garden)

çıkmak (1to go out, 2to ascend, 3to exit, 4..5.6..)

izin almak (to get permission)

 

bahçe+e(dative)-------------------->bahçeye (to the garden)

bahçeye çıkmak için (so as to go out into the garden)

 

Bahçeye çıkmak için izin almak zorunda değiliz. (We don´t have to get permission to go to the garden.)

 

sefer, defa, kez, kere (time)

her sefer, her defa (every time)

aynı (same)

söz (the word, the speech)

dinlemek (to listen)

 

her sefer+i(poss.)+de(loc.)------------------->her seferinde (at every turn)

=her defa+ı(pos.)+da(loc.)------------------->her defasında

söz+ler+i(acc.)------------------------------>sözleri

aynı sözleri dinlemek (to listen to the same words)

 

Her seferinde aynı sözleri dinlemek zorunda mıyım? (Do I have to listen to the same words at every turn?)

 

altı (six)

otobüs (the bus)

kaçırmak (1to miss, 2to kidnap, to abduct 3to give off, 4...6..8...13..)

buçuk (1: 0,5, 1/2, 2: :30)

beklemek (11to wait, 2to expect)

yetişmek (1to grow, 2to catch (train, bus, car,..), to reach, 3to be educated, to take education, 4...5...6..7....)

sekiz (eight)

 

altı otobüs+i(poss.)----------------->altı otobüsü (the bus that pulls away at six o´clock)

altı buçuk (1. 6,5 , 2. 6:30)

altı buçuk otobüsü (the bus that pulls away at half past six o´clock.)

sekiz otobüsü (the bus that pulls away at eight o´clock.)

 

altı otobüs+ü+ü(acc.)--------------->altı otobüsünü

kaçır+dık+mız için------------------->kaçırdığımız için (because we missed/miss)

bekle+ecek+iz---------------------->bekleyeceğiz (we will wait)

o+a(dat.)-------------------------->ona (to it)

ona da (to it too, also to it)

yetiş+me+z+se+k------------------->yetişmezsek (if we don´t catch)

ona da yetişmezsek (if we also don´t catch it (direct: if we also don´t reach to it))

 

Altı otobüsünü kaçırdığımız için altı buçuk otobüsünü beklemek zorundayız. Ona da yetişmezsek sekiz otobüsünü bekleyeceğiz. (We have to wait for the bus of half past six o´clock because we missed the bus of six o´clock. We will wait for the bus of eight o´clock if we also don´t catch it.)

 

sıkılmak (to get bored)

bir şey (something)

yapmak (to do)

 

sıkıl+ma+mak-------------->sıkılmamak (not to get bored)

bir şey+ler---------------->bir şeyler (plural of "something")

 

zorunda+idi+m------------>zorundaydım (I had to)

 

Sıkılmamak için bir şeyler yapmak zorundaydım. (I had to do something so as not to get bored.)

 

borç (1the debt, 2the loan)

zamanında (on time)

ödemek (to pay)

iki (two)

kat (1the floor (in a building), 2time (multiplying))

zorunda kalmak (to be obliged to ("kalmak" when only one way remained and there is no way else))

 

borç+m+ı-------------------->borcumu (my debt (acc.))

öde+me+z ise+m------------->ödemezsem (if i don´t pay)

iki kat+ı(poss.)+ile------------>iki katıyla (with double)

 

Borcumu zamanında ödemezsem iki katıyla ödemek zorunda kalacağım. (I will be obliged to pay my debt double price if I don´t pay on time.)

 

ay (1the moon (Ay), 2the month)

beklemek (1to wait, 2to expect)

ayrıca (besides)

beş (five)

yüz (hundred)

elli (fifty)

lira (our monetary unit)

gibi (like)

para (the money)

vermek (1to give, 2....3..4...5..6...7to pay, 8....9.)

kalmak (1to stay, 2to remain 3..4....6...7.)

gezi (the trip, the journey)

katılmak (to join)

vazgeçmek (to abandon)

plan (the plan)

iptal etmek (to cancel)

Japonya (Japan)

mutlaka (absolutely, certainly)

gitmek (to go)

 

ay+lar+dır(since)------------------->aylardır (for the months)

bekle+yor+di+m-------------------->bekliyordum (i was waiting)

 

beş yüz (five hundred)

beş yüz elli (five hundred and fifty)

beş yüz elli lira gibi (like fifty liras)

beş yüz elli lira gibi bir para (a money like fifty liras)

beş yüz elli lira gibi bir para da (also a money like fifty liras)

ver+di+m-------------------------->verdim (i gave)

kal+ma+mak----------------------->kalmamak (not to stay)

burada kalmamak zorundayım (i mustn´t stay here)

gezi+e(dat.)----------------------->geziye (to the trip)

katıl+acak+ım---------------------->katılacağım (i will join)

plan+lar+m+ı----------------------->planlarımı (my plans (acc.))

iptal et+me+ecek+im--------------->iptal etmeyeceğim (i won´t cancel)

Japonya+a(dative)----------------->Japonya´ya (to Japan)

git+ecek+im----------------------->gideceğim (i will go)

 

Aylardır bekliyordum. Ayrıca beş yüz elli lira gibi bir para da verdim. Burada kalmamak zorundayım. O geziye katılacağım. Planlarımı iptal etmeyeceğim. Japonya´ya mutlaka gideceğim. (I had been waiting for the months. Besides, I also paid money like five hundred and fifty liras. I mustn´t stay here. I will join that journey. I won´t cancel my plans. I will certainly go to Japan.)


mira 25, Moha-ios and anglishka liked this lesson


View all intermediate level lessons in this class - The GRAMMAR Garden OF MEHMET111

View all lessons in this class - The GRAMMAR Garden OF MEHMET111

View All Turkish Classes


Comments (2)



Turkish Dictionary
Turkish Chat
Open mini chat
New in Forums
Sexy Girls in your city - Authentic Maiden...
nifrtity: Find Sexy Womans from your town for night
Giriyor vs Geliyor.
Hoppi: gelmek = to come girmek = to enter or to come in That sai...
Geçmekte vs. geçiyor?
Hoppi: ... and ... has almost the same meaning. They are both mean "i...
Intermediate (B1) to upper-intermediate (B...
qdemir: ...
Why yer gördüm but yeri geziyorum
HaydiDeer: Thank you very much, makes perfect sense!
Etmeyi vs etmek
HaydiDeer: Thank you very much!
Görülmez vs görünmiyor
HaydiDeer: Thank you very much, very well explained!
Içeri and içeriye
HaydiDeer: Thank you very much for the detailed ...
Present continous tense
HaydiDeer: Got it, thank you!
Hic vs herhangi, degil vs yok
HaydiDeer: Thank you very much!
Rize Artvin Airport Transfer - Rize Tours
rizetours: Dear Guest; In order to make your Black Sea trip more enjoyable, our c...
Random Pictures of Turkey
Most liked