You have already knewn one of the meaning of the suffix "-me" is negative for the verbs. I sometimes remarked that it has another task. And such it´s to make verb a verbal noun.
Where is the suffix "-me" which is negative suffix? It´s in the word. To what will we add the suffix "-me" which is verbal noun? To the verb. Namely, we put the verbal noun suffix later. Therefore, it requires that the negative "-me" comes before the verbal noun "-me".
Perhaps you may get confused how to make it? You may think it is made by removing the "k" of the infinitive suffix "-mek". No! This guess is completely wrong. Never think like this. We remove the infinitive suffix like we do for other cases almost everytime.
konuşmak (to talk, to speak) konuş- konuş+ma(noun)-------------->konuşma (1speaking, 2the lecture) konuş+ma(negative)+ma(noun)>konuşmama (not speaking) konuş+abil+me(noun)--------->konuşabilme (being able to speak) konuş+ama+ma(noun)-------->konuşamama (not being able to speak)
gibi (like) konuş+ma(noun)+lar----------->konuşmalar (speakings, 2the lectures) aslında (indeed, in fact) yanlış (1false, 2wrong, 3the mistake)
bu+genitive gibi -------------->bunun gibi (like this)
Bunun gibi konuşmalar aslında çok yanlış. (The speakings like this are indeed too false.)
ünlü (1the vowel, 2famous) uyum (the harmony) kaynaştırmak (to combine (transitive), to fuse (transitive), to integrate (transitive)) kaynaştır+ma(noun)------------>kaynaştırma (fusion, integrating, combining) harf (the letter) öğrenmek (to learn)
ünlü uyum+ı------------------->ünlü uyumu (the vowel harmony) ünlü uyum+lar+ı--------------->ünlü uyumları (the vowel harmonies) ünlü uyum+lar+ı+ı------------->ünlü uyumlarını (the vowel harmonies (acc.)) kaynaştırma harf+i------------->kaynaştırma harfi (the combining letter (the combinative letter)) kaynaştırma harf+ler+i--------->kaynaştırma harfleri (the combinative letters) kaynaştırma harf+ler+i+i------->kaynaştırma harflerini (the combinative letters (acc.)) öğren+me+z+ise+n------------>öğrenmezsen (if you don´t learn) Türkçe+i(acc.)---------------->Türkçeyi (Turkish (accusative)) öğren+eme+zsin--------------->öğrenemezsin (you can´t learn)
Ünlü uyumlarını ve kaynaştırma harflerini öğrenmezsen Türkçeyi öğrenemezsin. (You can´t learn the Turkish language if you don´t learn the vowel harmonies and the combinative letters.)
cumhurbaşkanı (the president (of a republic)) dün (yesterday) dün+ki konuşma --------------->dünkü konuşma (the lecture which was yesterday) ne (what) ne+ler------------------------->neler (we can make "what" and "who" plural) söylemek (to tell, to say) söyle+di----------------------->söyledi (he said)
Cumhurbaşkanı dünkü konuşmada neler söyledi? (What did the president say in the lecture yesterday?)
açıklamak (to explain) açıkla- açıkla+ma(noun)-------------->açıklama (1explaining, 2the explanation) yapmak (to do, to make) yap+dık+n açıklama----------->yaptığın açıklama (the explanation you made/are making) yararlı, faydalı (beneficial) yararlı+idi-------------------->yararlıydı (it was beneficial)
Yaptığın açıklama benim için çok yararlıydı, teşekkürler. (The explanation you made was so beneficial for me, thanks.)
ne (what) konuşmak (to talk, to speak) anlamak (to understand) çalışmak (1to work, 2to study (lesson, yourself), 3to try to, 4..5...6.)
konuş+dık+ları+ı--------------->konuştuklarını (what/that they talked/talk/are talking) anla+ma(noun)+a(dative)------>anlamaya ((direct: to understanding)) çalış+yor+ım------------------>çalışıyorum (i´m working)
Ne konuştuklarını anlamaya çalışıyorum. (I´m trying to understand what they are talking about.)
aynı (same) hata (the mistake) tekrar, yine, gene, bir daha (again) yapmak (to do, to make)
hata+lar+ı------------------------>hataları (the mistakes (acc.)) yap+ma(neg.)+ma(noun)+a(dat.)-->yapmamaya ((direct: to not doing)) çalış+yor+ız---------------------->çalışıyoruz (we are working)
Aynı hataları tekrar yapmamaya çalışıyoruz. (We are trying not to make the same mistakes again.)
yardım (the help) olmak (to be)
sana (to you) yardım+cı---------------------->yardımcı (helper) ol+ma+a----------------------->olmaya çalış+yor+lar+idi---------------->çalışıyorlardı (they were working)
Sana yardımcı olmaya çalışıyorlardı. (They were trying to be helper to you.)
dürüst (honest) olmak (to be) hiç (never) becermek (1to succeed, to manage 2to fuck (slang))
dürüst ol+ma--------------------->dürüst olma (being honest) dürüst ol+ma+ı(acc.)------------->dürüst olmayı becer+eme+yor+sın-------------->beceremiyorsun (you aren´t able to manage)
Dürüst olmayı hiç beceremiyorsun. (You are never able to manage to be honest. (direct: you are never being able to manage being honest))
araba (the car) sürmek (1to drive, 2to continue, 3..4..5..) bilmek (to know)
sür+me(noun)------------------->sürme (driving) sür+me+i(acc.)----------------->sürmeyi (driving) bil+yor mi+sin------------------->biliyor musun? (do you know?)
Araba kullanmayı biliyor musun? (Do you know driving a car?)
çizgi film (the cartoon movie (direct: the line movie)) izlemek (1to follow, 2to watch) sevmek (to love, to like)
izle+me(noun)+i(acc.)---------->izlemeyi sev+yor+- -------------------->seviyor (he loves, likes)
Çizgi film izlemeyi çok seviyor. (He likes to watch cartoon movie very much.)
böyle (such, like this) şey (thing) konuşmak (to speak, to talk) suç (the crime) saymak (1to count, 2to regard, 3to respect, 4..5...) rahat (1relax, still, 2easy) olmak (to be)
böyle şeyler (such things, things like this) böyle şeyleri (such things, things like this (accusative)) /böyle şeylerden (from such things, from things like this)) konuş+ma(noun)+ı(acc.)--->konuşmayı say+ma(negative)+yor+lar-->saymıyorlar rahat ol+- ---------------->rahat ol (be still)
Böyle şeyler konuşmayı suç saymıyorlar, rahat ol. (They don´t regard as crime talking about things like this.) =Böyle şeylerden konuşmayı... =Böyle şeyleri konuşmayı...
In the meaning of "to regard as", the verb "görmek (to see)" is the same as "saymak". Therefore you also could have written "görmüyorlar" instead of "saymıyorlar". It would be the same.
yine, tekrar, gene, (again) saçmalamak (to talk nonsense, to talk drivel, to drivel) başlamak (to start, to begin)
saçmala+ma+a----------->saçmalamaya başla+dı+n-------------->başladın (you started)
Yine saçmalamaya başladın. (You started to talk drivel again.)
uyarmak (to warn) -den sonra (after ...) davranış (the behaviour, the act) daha çok (much more) dikkat etmek (1to pay attention, 2to be careful about) başlamak (to start, to beginn)
sen uyar+dık+dan sonra-------------->sen uyardıktan sonra (after you warned) davranış+ları+a---------------------->davranışlarına (to their behaviour/s) dikkat et+me(noun)+e--------------->dikkat etmeye başla+dı+lar------------------------->başladılar (they started)
Sen uyardıktan sonra davranışlarına daha çok dikkat etmeye başladılar. (The started to be careful about their behaviours after you had warned.)
ne (what) olmak (1,to be, 2to become, 3to happen, 4to occur, 5...16...) anlamak (to understand) birden, birbenbire, aniden (suddenly) (pronunciaton: aaniden) bağırmak (to shout) küfretmek (to swear, to curse) başlamak (to start, to begin)
ol+dı-------------------------------->oldu (it became, it happened,...) ne oldu? (what happeened?) anla+ma+dı+m----------------------->anlamadım (i didn´t understand) bağır+ma(noun)+a------------------->bağırmaya küfret+me(noun)+e------------------>küfretmeye başla+dı+- ------------------------->başladı (he started)
Ne oldu, anlamadım. Birden bağırmaya, küfretmeye başladı. (I didn´t understood, what happened. He started to shout and swear suddenly.)
öğrenmek (to learn) niyet (the intention, the purpose)
öğren+me(noun)+e--------------->öğrenmeye niyet+li--------------------------->niyetli (the one that has intention) niyet+li+im----------------------->niyetliyim (i have intention, i´m intending)
Türkçe öğrenmeye niyetliyim. (I´m intending to learn Turkish. (direct: I have intention to learn Turkish. If I get an opportunity, I will learn.))
doktor (the doctor) olmak (1to be, 2to become, .....) istemek (to love, to like) vazgeçmek (to abandon) mühendis (the engineer) karar (the decision) karar vermek (to decide (direct: to give decision))
doktor olmak iste+yor+dı------------->doktor olmak istiyordu (he used to want to become a doctor) bu+dan(abl.)------------------------>bundan (from this) vazgeç+di--------------------------->vazgeçti (he abandoned) mühendis ol+ma(noun)+a ------------>mühendis olmaya karar ver+di------------------------->karar verdi (he decided)
Doktor olmak istiyordu ama bundan vazgeçti ve mühendis olmaya karar verdi. (He used to want to become a doctor but he abandoned this and decided to become an engineer.)
yıl, sene (the year) tatil (the holiday, the vacation) yapmak (to do, to make) tatil yapmak (to take a holiday) karar vermek (to decide)
yap+ma(negative)+ma(noun)+a----->yapmamaya karar ver+di+k--------------------->karar verdik (we decided)
Bu sene tatil yapmamaya karar verdik. (We decided not to take a holiday this year.) |
Share: |
Comments (2) | |
Turkish Dictionary |
---|
Turkish Chat |
---|
New in Forums |
---|
Giriyor vs Geliyor.
Hoppi: gelmek = to come girmek = to enter or to come in That sai... |
Geçmekte vs. geçiyor?
Hoppi: ... and ... has almost the same meaning. They are both mean "i... |
Intermediate (B1) to upper-intermediate (B...
qdemir: ... |
Why yer gördüm but yeri geziyorum
HaydiDeer: Thank you very much, makes perfect sense! |
Etmeyi vs etmek
HaydiDeer: Thank you very much! |
Görülmez vs görünmiyor
HaydiDeer: Thank you very much, very well explained! |
Içeri and içeriye
HaydiDeer: Thank you very much for the detailed ... |
Present continous tense
HaydiDeer: Got it, thank you! |
Random Pictures of Turkey |
---|
Most commented |
---|