Welcome
Login:   Pass:     Register - Forgot Password - Resend Activation

Print view

-dik 5, -ecek -2.2 ,-1

Locative case is used so as to give the meaning of "when". This is the same both of "-dik" and "-ecek".

 

ev (the house, home)

varmak (to arrive)

telefon etmek (to give a ring)

 

ev+e (dative)--------------------->eve (to the house, to home)

var+dık+m+da--------------------->vardığımda (when I arrive/arrived)

sana (to you)

telefon et+ecek+im---------------->telefon edeceğim (i´ll give a ring)

 

Eve vardığımda sana telefon edeceğim. (I´ll give you a ring when I arrive home.)

 

televizyon (the television)

açmak (1to open,)

maç (the match)

çoktan (already (already a long time ago))

bitmek (to finish (intransitive), to end)

 

aç+dık+m+da-------------------->açtığımda (when I opened/open)

bit+miş+idi----------------------->bitmişti (it had finished)

 

Televizyonu açtığımda maç çoktan bitmişti. (The match had already finished when I opened the television.)

 

yanlış (1false, 2wrong, 3incorrect, 4the mistake)

cevap, yanıt (the answer)

cevap vermek / yanıt vermek (to answer (direct: to give answer))

beş (five)

puan (the point (numerical scale of success))

gitmek (to go)

 

ver+dik+niz+de------------------>verdiğinizde (when you give/gave)

puan+nız------------------------>puanınız (your point)

git+r---------------------------->gider (it goes)

 

Yanlış cevap verdiğinizde beş puanınız gider. (You lose five points when you answer wrong. (direct: Your five points go when you give a wrong answer.))

 

kaybetmek (to lose)

kaybet+r+siniz------------------>kaybedersiniz (you lose)

 

Yanlış cevap verdiğinizde beş puan kaybedersiniz. (You lose five points when you answer wrong.)

 

güney (south)

Amerika (America)

kış (the winter)

olmak (to be, to become,......)

kuzey (north)

yaz (the summer)

 

Güney Amerika+da----------------->Güney Amerika´da (in South America)

ol+dık+ı+da------------------------>olduğunda (direct: when it be)

Kuzey Amerika+da------------------>Kuzey Amerika´da (in North America)

ol+r------------------------------->olur (direct: it does be)

 

Güney Amerika´da kış olduğunda Kuzey Amerika´da yaz olur. (It´s summer in Northern America when it´s winter in Southern America.)

 

birinci (first)

sınıf (1the class, 2the classroom, 3quality,..)

başlamak (to start (intransitive), to begin)

son (last)

 

birinci sınıf (first year)

birinci sınıf+a(dative)---------------->birinci sınıfa (to the first class)

başla+dık+ları+da-------------------->başladıklarında (when they started/start)

/onlar başla+dık+ı+da----------------->onlar başladığında

son sınıf (the last class)

son sınıf+da+idi+k------------------->son sınıftaydık (we were in the last class)

 

Onlar birinci sınıfa başladığında biz son sınıftaydık. (We were seniors when they were first-year student (direct: We were in the last class when they started to the first class.))

 

gol (the goal (a point scored in sports such as football when a player sends a ball or other object into a particular area, such as between two posts (source: english-turkish dictionary of cambridge dictionary.cambridge.org)))

gol yemek (to concede a goal (direct: to eat goal))

şampiyon (the champion)

ümit, umut (the hope)

bitmek (to finish (intransitive), to end)

 

gol+i(accusative)--------------->golü (the goal)

ye+dik+miz+de----------------->yediğimizde (when we ate/eat)

şampiyon+lık-------------------->şampiyonluk (the championship)

şampiyonluk umut+ı(poss.)------>şampiyonluk umudu (the hope for championship)

şampiyonluk umut+mız---------->şampiyonluk umudumuz (our hope for championship)

şampiyonluk umut+lar+mız------>şampiyonluk umutlarımız (our hopes for championship)

bit+di-------------------------->bitti (it finished)

 

Şampiyonluk umutlarımız golü yediğimizde bitti. (Our hopes for championship finished when we conceded the goal.)

 

sorun (the problem)

sormak (to ask)

 

sorun+m var------------------->sorunum var (I have a problem)

sorun+m ol+dık+ı+da----------->sorunum olduğunda (when I have a problem)

sana (to you)

sor+abil+r mi+im--------------->sorabilir miyim? (can/may I ask?)

 

Bir sorunum olduğunda sana sorabilir miyim? (May I ask you when I have a problem?)

 

ders (the lesson)

çalışmak (to study, to work)

kitap (the book)

okumak (to read)

 

çalış+ma+dık+mız+da--------------->çalışmadığımızda (when we don´t work)

oku+r+ız--------------------------->okuruz (we read)

 

Ders çalışmadığımızda kitap okuruz. (We read book when we don´t study lesson.)

 

işaret (the sign)

almak (1to take, 2to buy, 3to receive, 4..5....7..8..9...19...)

sorun (the problem)

olmak (to be)

anlamak (to understand)

 

sen+den---------------------------->senden (from you)

al+ma+dık+mız+da------------------->almadığımızda (when we don´t take)

ol+dık+ı+ı--------------------------->olduğunu

anla+r+ız---------------------------->anlarız (we understand)

 

Senden işaret almadığımızda sorun olduğunu anlarız. (We understand there is a problem when we don´t receive any sign from you.)

 

kazanmak (to win)

ne (what)

hissetmek (to feel)

 

kazan+ama+dık+n+da----------------->kazanamadığında (when you can´t win)

hisset+r+sin-------------------------->hissedersin (you feel)

ne hissedersin (what do you feel?)

 

Kazanamadığında ne hissedersin? (How do you feel when you can´t win?)

 

uzun (1long, 2tall)

doğru (1correct, 2true, 3..4....6..7...9....)

cümle (the sentence)

kurmak (1to set, set up, 2to install, 3..5.....6..)

cümle kurmak (to make sentence)

anlaşmak (1to come to an agreement, 2to get on with somebody (usually used with "iyi"), 3to communicate)

 

uzun ve doğru cümleler (the long and correct sentences)

kur+abil+dik+m+de-------------------->kurabildiğimde (when I can set)

senin ile ---------> seninle (with you)

daha iyi (better)

/daha kolay, daha rahat (easier)

anlaş+acak+ım----------------------->anlaşacağım

 

Uzun ve doğru cümleler kurabildiğimde seninle daha rahat anlaşacağım. (I will communicate with you much easier when I can make long and correct sentences.)

 

dede (the grandfather)

gülmek (to laugh)

mutlu olmak (to become happy, to get happy, to be glad)

 

dede+m---------------------------->dedem (my grandfather)

gül+dik+i+de------------------------>güldüğünde (when he laughes/laughed)

biz de (we too, also we)

ol+yor+iz--------------------------->oluyoruz (we are being happy)

 

Dedem güldüğünde biz de mutlu oluyoruz. (We are glad when my grandfather laughes.)

 

bir şey (something)

olmak (1to be, 2to become, 3to happen,5..6..7..)

ilk önce (firstly)

bilmek (to know)

 

ol+dık+ı+da----------------------->olduğunda (when it happens)

bil+meli+ler----------------------->bilmeliler (they must know)

 

Bir şey olduğunda ilk önce onlar bilmeliler. (They must know firstly when something happen.)

 

sınav (the exam)

bitmek (to finish (intransitive), to end)

saat (1the hour, 2the clock, 3o´clock, 4the watch)

on iki (twelve)

 

bit+dik+i+de--------------------->bittiğinde (when it finished/finished)

on iki idi------->on ikiydi--------->on ikiydi (it was twelve)

 

Sınav bittiğinde saat on ikiydi. (It was twelve o´clock when the exam finished.)

 

hafta (the week)

kalmak (1to stay, 2to remain, 3...4....5....)

mesaj (the message)

göndermek, yollamak (to send)

 

kal+dık+ı+da------------------->kaldığında (when it stay/stayed)

bana (to me)

gönder+ecek+ler--------------->gönderecekler (they will send)

 

Bir hafta kaldığında bana mesaj gönderecekler. (They will send me a message when one week remains.)

 

kırmızı (red)

ışık (the light)

yanmak (1to burn (intransitive), 2to light (intransitive))

durmak (to stop)

 

yan+dık+ı+da----------------->yandığında (when it burns/lights)

dur+ma+n gerek-------------->durman gerek (you need to stop)

 

Kırmızı ışık yandığında durman gerek. (You need to stop when the light is red. (direct: ....when the redlight lights up))

 

 

 

And let´s learn how to express the same meaning in another way.

 

zaman (the time)

 

Our way was this: dik+possessive suffix+locative suffix.

Alternative way is this: dik+possessive suffix+zaman.

 

I´m gonna write the sentences, which I gave as example above, with "zaman".

 

Eve vardığım zaman sana telefon edeceğim.

Televizyonu açtığım zaman maç çoktan bitmişti.

Yanlış cevap verdiğiniz zaman beş puanınız gider.

Yanlış cevap verdiğiniz zaman beş puan kaybedersiniz.

Güney Amerika´da kış olduğu zaman Kuzey Amerika´da yaz olur.

Onlar birinci sınıfa başladığı zaman biz son sınıftaydık.

Şampiyonluk umutlarımız golü yediğimizde bitti.

Bir sorunum olduğu zaman sana sorabilir miyim? 

Ders çalışmadığımız zaman kitap okuruz.

Senden işaret almadığımız zaman sorun olduğunu anlarız.

Kazanamadığın zaman ne hissedersin?

Uzun ve doğru cümleler kurabildiğim zaman seninle daha rahat anlaşacağım.

Dedem güldüğü zaman biz de mutlu oluyoruz.

Bir şey olduğu zaman ilk önce onlar bilmeliler.

Sınav bittiği zaman saat on ikiydi.

Bir hafta kaldığı zaman bana mesaj gönderecekler.

Kırmızı ışık yandığı zaman durman gerek.




View all intermediate level lessons in this class - The GRAMMAR Garden OF MEHMET111

View all lessons in this class - The GRAMMAR Garden OF MEHMET111

View All Turkish Classes




Turkish Dictionary
Turkish Chat
Open mini chat
New in Forums
Giriyor vs Geliyor.
Hoppi: gelmek = to come girmek = to enter or to come in That sai...
Geçmekte vs. geçiyor?
Hoppi: ... and ... has almost the same meaning. They are both mean "i...
Intermediate (B1) to upper-intermediate (B...
qdemir: ...
Why yer gördüm but yeri geziyorum
HaydiDeer: Thank you very much, makes perfect sense!
Etmeyi vs etmek
HaydiDeer: Thank you very much!
Görülmez vs görünmiyor
HaydiDeer: Thank you very much, very well explained!
Içeri and içeriye
HaydiDeer: Thank you very much for the detailed ...
Present continous tense
HaydiDeer: Got it, thank you!
Random Pictures of Turkey
Most liked