emir kipi : the imperative case
If the word "diye" is used together with the imperative case, it gives the meaning of purpose about someone.
emir kipi + diye ------------------->so that ..., in order that ...
otobüs (bus) yetişmek (1to grow, to be grown, 2to catch, to arrive on time) koşmak (to run)
otobüs+e------------------------>otobüse (to the bus) yetiş+e+im----------------------->yetişeyim (let me catch) yetişeyim diye (so that I catch)
Otobüse yetişeyim diye koştum. (I ran so as to catch the bus. (direct: I ran so that I arrive [to] the bus on time.)) =Otobüse yetişmek için koştum.
gürültü (noise) çıkmak (1to go out, 2to ascend, 3....5...8....9to be understood later, 10to occur, 11...) çok (1much, 2many, 3too) yavaş (slow) yürümek (to walk)
çık+ma(neg.)+sın(imp.)------------->çıkmasın (let it not occur) gürültü çıkmasın (let noise not occur) gürültü çıkmasın diye (so that noise doesn´t occur)
Gürültü çıkmasın diye çok yavaş yürümem gerek. (I should walk too slowly so that no noise occurs.) =Gürültü çıkmaması için çok yavaş yürümem gerek.
anlamak (to understand) tekrar tekrar (again and again) açıklamak (to explain)
anla+ın(imperative for 2nd plural)----->anlayın (understand) anlayın diye (so that you understand)
Daha iyi anlayın diye aynı şeyi tekrar tekrar açıklıyor. (He is explaining the same thing again and again so that you understand better.) =Daha iyi anlamanız için aynı şeyi tekrar tekrar açıklıyor.
iyileşmek (to get better, to pull through) dua etmek (to pray)
iyi+leş+sin(imperative case)--------->iyileşmek (let/tell him get better) iyileşsin diye (so that he gets better)
Schumacher iyileşsin diye hepimiz dua ediyoruz. (So that Schumacher gets better, all of us have been praying.) =Schumacher´in iyileşmesi için hepimiz dua ediyoruz.
yağmur (rain) yağmak (1to rain, 2to snow (direct: to fall down from the sky towards the earth meteorologically)) yağmur yağmak (to rain) umut etmek, ummak, ümit etmek, beklemek (to hope, to expect) yalnızca (just, only, merely) sis (fog)
yağmur yağ+sın(imp.)-------------->yağmur yağsın (let it rain) yağmur yağsın diye (so that it rains)
Yağmur yağsın diye ummuştum ama yalnızca sis var. (I had hoped it rains but there is just fog.) =Yağmur yağmasını ummuştum ama yalnızca sis var. =Yağmurun yağmasını ummuştum ama yalnızca sis var.
içeri, içerisi (1interior, 2inside) [nouns in nominative case] soğumak (1to get cold, to become cold, 2to start not to behave friendly) kapı (door) hiç (never) açmak (to open)
soğu+ma(neg.)+sın----------------->soğumasın (let it not become cold) soğumasın diye (so that it doesn´t become cold)
İçerisi soğumasın diye kapıyı hiç açmıyoruz. (So that inside doesn´t become cold, we are never opening the door.) =İçerisinin soğumaması için kapıyı hiç açmıyoruz. =İçerinin soğumaması için kapıyı hiç açmıyoruz.
çay (tea) dökülmek (to pour out) yavaş (slow) yürümek (to walk)
dök+l+me(neg.)+sin---------------->dökülmesin (so that it doesn´t pour outt) dökülmesin diye (so that it doesn´t pour out)
Çay dökülmesin diye yavaş yürüyor. (He is walking slowly so that the tea doesn´t pour out.) =Çayın dökülmemesi için yavaş yürüyor.
ne (what) istemek (to want) yazmak (to write) saat (1hour, 2clock, 3o´clock) süre (duration, time) vermek (to give)
iste+yor+lar+sa---------------->istiyorlarsa (if they want (direct: if they are wanting)) ne istiyorlarsa (what(ever) they want) yaz+abil[able]+sin[imp.]+ler---->yazabilsinler (let them be able to write) yazabilsinler diye (so that they can write) ne istiyorlarsa yazabilsinler diye (so that they can write what they want) bir saat süre (duration for an hour)
Ne istiyorlarsa yazabilsinler diye bir saat süre verdim. (I gave time for an hour so that they can write what they want.) =Ne istiyorlarsa yazabilmeleri için bir saat süre verdim.
üşümek (to feel cold) üzer (overside) örtmek (to cover) üzerini örtmek (1to make people forget something by changing the actual topic, 2to put whichever cover (blanket, cloak, etc.) over somebody, usually so that s/he doesn´t feel cold) uyumak (to sleep)
üşü+me+e+im------------------>üşümeyeyim (let me not feel cold) üşümeyeyim diye ( so that I don´t feel cold) uyu+r+iken(while)-------------->uyurken (while one sleeps/is sleeping/was sleeping) /uyu+yor+iken(while) ben uyurken/uyuyorken (while I sleep/am sleeping/was sleeping)
Üşümeyeyim diye, ben uyurken üzerimi örtmüş. (So that I don´t feel cold, she has wrapped me while I was sleeping.) =Üşümemem için, ben uyurken üzerimi örtmüş. =.....................ben uyuyorken üzerimi örtmüş.
But we usually prefer to say the one which is in present simple tense, because it´s easier and quicker to say while speaking :) O:) |
Share: |
Turkish Dictionary |
---|
Turkish Chat |
---|
New in Forums |
---|
Giriyor vs Geliyor.
Hoppi: gelmek = to come girmek = to enter or to come in That sai... |
Geçmekte vs. geçiyor?
Hoppi: ... and ... has almost the same meaning. They are both mean "i... |
Intermediate (B1) to upper-intermediate (B...
qdemir: ... |
Why yer gördüm but yeri geziyorum
HaydiDeer: Thank you very much, makes perfect sense! |
Etmeyi vs etmek
HaydiDeer: Thank you very much! |
Görülmez vs görünmiyor
HaydiDeer: Thank you very much, very well explained! |
Içeri and içeriye
HaydiDeer: Thank you very much for the detailed ... |
Present continous tense
HaydiDeer: Got it, thank you! |
Random Pictures of Turkey |
---|
Most liked |
---|