| 
				 
	ACILI GECENİN BİTİMİNDE
 At The End Of The Sorrowful Night
 
 Yaşadığımı işitmek istiyorum 
 Bir ses uzaktan yakından ya da içimden 
 Düşen yaprak örneğin 
 Kağıt hışırtısı olsun 
 Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı 
 Bir inilti derinden 
 Damlayan su 
 Bir elektrik düğmesi çıt diye 
 Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz 
 İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm 
 Her ne olursa olsun bir ses 
 Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı 
 
 I want to hear that i am living
 A voice, from far, close or inside of me
 A falling leaf for instance
 Let it be, a papers rustling
 Or the crack of a little worm eats the old woodsfrom inside
 A moan from deep
 A dripping water
 An electricity switch sounds like 'click'
 Echoes from fars, it is heard or not
 I feed and grow in the caves inside of me
 Whatever it is, a voice
 It is enough that it proves me that i am living
 
 Yaşadığımı görmek istiyorum 
 Bir ışık uzaktan yakından ya da içimden 
 Sesindeki pırıltıya 
 Gözündeki ışıltıya benzer 
 Bir kibrit çakımı 
 Bir yanıp sönse yeter 
 Sabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak 
 Ya da gün batımı pembesi dudak 
 Bir yıldırım hızında çizilsin 
 Bir şimşekçe yazılsın karanlığım 
 Bir fener ki uzaklığı bilinmeyen 
 Bir yıldız parlayıp sönen 
 Dişlerinin aydınlığını 
 İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm 
 Her ne olursa olsun bir ışık 
 Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı 
 
 I want to see that i am living
 A light from far, close or inside of me
 Seems like to the shine on your voice
 The sparkle in your eyes
 A matching of match
 Enough if it lights on and off
 Naked on the dusty blue chest rains in the morning
 Or sunset pink lip
 Drawn fast as a thunderbolt
 Like lightning, my darkness
 A flashlight that doesnt know the far
 Flashes on and off a star
 is the birghtness of your teeth
 I feed and grow in the caves inside of me
 Whatever it is, a light
 It is enough that it proves me that i am living
 
 Yaşadığımı duymak istiyorum 
 Bir ısı uzaktan yakından ya da içimden 
 Tenine ilk dokunduğum zamanki 
 Elini ilk tuttuğum 
 Yüreğimi kanatlandıran o titreşim 
 Kanı geçiyor kanıma sandığım 
 Öyle bir değdin ki varla yok arası 
 Ve yanarken ateşten ellerim 
 Yatak çarşafının apaklığında duyduğum serinlik 
 Ve sevgiyi sende bulduğum ilk 
 O ılıklığa değinmek yerine 
 Uzak düşlerde olsa da yeter 
 İçindeki mağaralarda besler büyütürüm 
 Her ne olursa olsun bir değini 
 Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı 
 
 I want to feel that i am living
 A warmth from far, close or inside of me
 Like the first time i touched your skin
 That shivering as i first hold your hands
 Makes my heart take wings
 Which i thought your blood is mixing to mine
 That you touched between in existance and non-existance
 And while my hands were burning from fire
 The coolness i have felt in whiteness of my bed's sheet
 And which i found the love in you
 That first warmth, instead of mentioning about that,
 Enough if it is even in the far dreams
 I feed and grow in the caves inside of me
 Whatever it is, a touch
 It is enough that it proves me that i am living
 
 Yaşadığımı koklamak istiyorum 
 Bir koku uzaktan yakından ya da kendimden 
 Kulak memelerinde şebboy 
 Saçlarında o koku 
 Ki öptükçe öpüldükçe büyüyen 
 Her yel estikçe getirir düşlerime 
 Koklarım çok uzaklardaki anılardan seviyi 
 Bir yel esmiş mi esmemiş mi 
 Bir kıpı dal oynasa 
 Bir yaprak kıpırdasa 
 Duyulur duyulmaz olsa da 
 İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm 
 Her ne olursa olsun bir koku 
 Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı 
 
 I want to smell that i am living
 A perfume from far, close or myself
 Gillyflowers on your earlobe
 That perfume on your hair
 Which grows bigger as i kiss, and is kissed
 Every wind brings to my dreams when it blows
 I smell the love at too much far memories
 If a wind had blew or not
 A little move, the arm would make
 A little move, the leaf would make
 Even if it is heard or not
 I feed and grow in the caves inside of me
 Whatever it is, a perfume
 It is enough that it proves me that i am living
 
 Yaşadığımı tatmak istiyorum 
 Bir tat ki uzaktan yakından ya da kendimden 
 Ağzımda dilimde damağımda 
 Bir buruksu mutluluk sandığım 
 Salt benim diye aldandığım 
 Kendi yalanlarıma kandığım 
 Arttı yaşadıkça duyduğum acı 
 Yitirmemek için o acıyı çoğaltırım 
 İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm 
 Her ne olursa olsun bir tat 
 Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
 
 I want to taste that i am living
 A taste that from far, close or myself
 In my mouth, on my tongue, on my palate
 Which i supposed an acrid bliss
 Which i was decieved as it was totally mine
 Which i believed my own lies
 The pain i felt grew bigger as i lived
 Not to lose that pain, i multiply it
 I feed and grow in the caves inside of me
 Whatever it is, a taste
 It is enough that it proves me that i am living
 
 AZİZ NESİN
 
  		 
		
		 |