I know this is long so if no one has the time I will understand. I have cut and pasted the story here. If someone could translate this into English I would be very grateful! Thanks, WaterGuy.
Gece sabaha taştı ve şehir uyandı. Susuz ve terli. Gördüğü karabasanları unuttu uyanır uyanmaz. Yıkandı, yenilendi. Attı terini ve susuzluğunu. Unuttu gördüklerini. Unutması gerektiği için, ya da unutulabilirliğinden değil de, unutmazsa yaşamaya devam edemeyeceğinden unuttu. Şehir mahlûkları ayıldı yavaş yavaş. Bir saç teli uçuştu iskelede. Karanfil kokulu bir bebek ağladı şehrin parmak ucunda. Topal bir adam ürkünç bir kahkaha attı aydınlığa.
Bu sırada, martı sisli puslu denizde, vapurların ardından kanat çırpıyordu. Perşembeydi ve artık sabahtı. Aydınlanan havayla beraber yeniden yollarını kaybetmişti balıklar. Yine de unutkanlıklarının farkında olmadan an be an hayaller kuruyorlardı. Kaybolmuşluklarının ardında bir berraklık, bir huzur vardı.
Yeşilimsi-mavimsi renklerine beyaz, tombul köpükler eklendi denizin sabah sabah. Vapur martıdan ve balıklardan uzaklaştı ürkekçe. İzlemedi, bıraktı onu martı. Balıklara masal anlatmaya döndü Aynı masalı, heyecanla dinledi aynı balıklar. Masalın sonuna geldiğinde bir gün (ya da bugün) bambaşka bir tepki verirler diye bekledi martı. Bu gün o gün değildi. Umudunu yitirmedi.
Yutkundu şehir boğazına düğümlenen, nedeni belirsiz yontuyu. Yüzyıllardır bedeninde hissettiği tatlı ağrıyı hissetti. Kısır döngülerinin ve çıkmaz sokaklarının birer birer yeniden farkına vardı. Farkındalığıyla huzur buldu. Yüzünü yıkadı ve ayıldı. Ambulans sesleri çocuk kahkahalarına karıştı. Şehir uyandı.
Gece sabaha taştı ve ben uyandım. İçimde garip bir duygu vardı. Midemde ve parmak uçlarımda mistik bir sızı ve kafa karıştırıcı bir heyecan… Küçükken, doğum günümde uyandığım an hissettiğim merak duygusu sardı bedenimi. Gözlerimi açtım ve etrafıma baktım. Kim olduğumu sorguladım bir iki saniyeliğine.
Yatağımdan kalkmadan, öylece uzanarak dünyanın bütün problemlerini çözebileceğimi hissettim bir an. Ayağa kalktıkça ve gerçekliğiyle yüzleştikçe dünyanın, direncimin kırılacağını bilerek ve kabullenerek. Sonra yoruldum bildiklerimi bilmekten. Kendimi düşÃ¼ncesizliğe iterek kapadım yeniden gözlerimi. Dünya devam etti dönmeye, ben durdum. Durdum ve farkında olmadan geçti zaman. Devrik cümlelerimin bezginliği ve karmaşasında yeniden uyandığımda her şey için çok geç sandım. Dünyayı değiştireceğim gün bugün değildi. Ben değişmeliydim önce. Unuttuklarımı hatırlamak, hatırladıklarımı kabullenmekle başlamalıydı bu değişim. Yargılarımdan soyundum. Her soyunuşta bir öncekinden daha fazla ama hicbir zaman tam değil. ÜşÃ¼müşÃ¼m.
Yabancı bir dilin kıvrımlarında, ismimin söylenişiyle ayıldım bu defa. YavaşÃ§a doğruldum yattığım yerden. Yitik bir maviydim. Varlığımın kanıtı fikirlerim, hislerim ve umutlarımdı. Yerleşik bir yabancılık hissi vardı içimde. Yersiz ve anlamı dışında kullanılmış bir cümle gibi hissettim. İçimden geçenleri, düşÃ¼ncelerimi yansıtmak arzusuyla sarıldım kaleme kâğıda. Sesim, dilediğimce gür çıkmadı ama vardı.
Yetersiz bulduğum kendime baktım aynada. Dönüşebileceğimi bildiğim insani düşÃ¼nerek gülümsedim. Pencereden içeriye sızan güneşi hissettiğimde, başkalarının henüz bilmedikleri birşeylerin, bir ben´in farkındalığı içimdeki kıpırtıyı yoğunlaştırdı. Gördüklerimin yüzeyden anlaşılamayacak derinlikleri olduğunu anlayıp; gülümseyişlerin ardındaki hüznü ve kızgınlıkların ardındaki iyi niyetleri aradım. Kalıplara sığdırmaya çalışmadan ve belki de bana, bize uymayan ihtimallere şans vererek… Değiştirmek istediklerime dair kafamda somut bir liste yaptım. İnsanları daha dikkatli dinle, detaylara önem ver, birilerine yardım et, bireyler üret, daha fazla dans et, daha fazla öğren, bir iz bırak dünyaya…
Ait olduğumu sandığım terli susuz şehirden, karanfil kokulu bebeklerden, yılmadan öyküsünü anlatan martıdan uzaktaydım. Uzaktım ama uzak olduğumca yakındım cevaplandırmaya çalıştığım sorulara. Vapur düdükleri vardı kulağımda, leblebili boza ve en çok da o eskiden sevmediğim enginar tadı kursağımda. Birilerinin hayallerini yasıyordum. Dünyayı değiştirecek biri varsa, o da bendim. Unuttuklarımı hatırlamaya başladım birer birer ve içimde doğan dürtüyle beraber yüzüme yayılan gülümseyişe bıraktım kendimi. Yorgunluğumu ve tembelliğimi attım üzerimden. Artık ne çok yaşlıydım, ne çok genç; ne azdım, ne çok. Unutuşa engel bir bilinçle kaldırmalıydım benim gibi tüm uyuyan bedenleri. Yumuşak bir sesle, sabırla, birer birer. Uyanmalı ve değiştirmeliydik dünyayı. Bugün ve şimdi… -gece sabaha taşmadan.
|