Welcome
Login:   Pass:     Register - Forgot Password - Resend Activation

Forum Messages Posted by Roswitha

(4132 Messages in 414 pages - View all)
<<  ... 154 155 156 157 158 159 160 161 162 [163] 164 165 166 167 168 169 170 171 172 ...  >>


Thread: TARİHİ CAMİİ - appreciate English translation if time permits, thanks

1621.       Roswitha
4132 posts
 17 Apr 2008 Thu 03:52 pm

would appreciate the English translation, certainly not all at once. Many thanks.

Kazasker İvaz Efendi Camii İstanbul'da Eğrikapı'daki cami. 1585 tarihlidir ve giriş kapısı üzerindeki levhada Mimar Sinan camisi olduğu yazılıdır. Bahçesinde geniş çukur ve tüneller vardır. Anemas zindanları kalıntıları çevresindedir. Caminin klasik ana kapısı yoktur.

Ön cephede sağlı sollu iki kapı vardır. Cami taş-tuğla halinde inşa edilmiştir. Minaresi kıble duvarı köşesindedir. Zamanında külliye halinde olan camiden sadece cami ve çeşme kalmıştır. İvaz Efendi bahçedeki hazirede medfundur.
Eğrikapı’da Bizans surlarının iç tarafında, Anemas Zindanı üzerinde, Anemas Kulesi ile Angelos Kuleleri’nin arkasında yer almaktadır. Alaiyeli (Alanya) Kazasker İvaz Efendi (ö. 1586) tarafından yaptırılan ve yapım kitabesi bulunmayan caminin cephelerinde görülen üslup özellikleri ve gelişmiş altıgen şeması göz önüne alınarak İvaz Efendi’nin ölümünden az önce yapıldığı düşÃ¼nülebilir.

Cami, Mimar Sinan’ın tezkerelerinde kayıtlı olmamakla birlikte Mimar Sinan çağı sonlarında, onun ekolüne ait bir yapı olarak kabul edilebilir.

Çeşitli tarihi kaynaklarda İvaz Efendi Camii’nin mektep, medrese, çeşme vb ile birlikte bir külliye olarak inşa edilmiş olduğu belirtilse de, bugün cami dışında başka bir yapı mevcut değildir.

Cami ile birlikte yapıldığı belirtilen kitabesiz meydan çeşmesi, avlu duvarı dışında, caminin önündeki küçük meydanda yer almaktadır.
İvaz Efendi Camii’nin önemli bir özelliği 16. yüzyılın ikinci yarısına ait İznik çinileri ile süslü mihrabıdır. Bu çinilerde beyaz zemin üzerine mercan kırmızısı, yaprak yeşili, mavi, lacivert gibi renklerle, narçiçeği hançer ve yaprakları, rozetler, ince dallar, küçük yapraklar vb, 16. yüzyılın ikinci yarısının bütün özelliklerini taşıyan natüralist formlardaki birbirinden güzel hatayi desenler kullanılmıştır.

İvaz Efendi Camii, gerek gösterdiği yapısal özellikler, gerekse çinilerinin güzelliğinden dolayı döneminin özgün örneklerinden biri sayılmaktadır.

Cami dar bir alanda olduğu için genel bir fotografını çekmek mümkün olmadı ,izin alıp çevredeki binaların çatısına çıkınca çekilebilir


Edirnekapı'dan Balat'a adım adım
Eğer hafta sonu İstanbul'da kalıyor ya da tatile çıkamıyorsanız size tarihi yarımadada keyişi ve ekonomik bir yürüyüş öneriyorum. Yürüyüş güzergahımız Edirnekapı Meydam'ndan başlıyor, aşağı yukarı kara surlarını izleyerek Ayvansaray'a iniyor, oradan da Haliç sahilini izleyerek Cibali'de sona eriyor. Başlangıç noktamız olan Edirnekapı, Yeditepeli eski İstanbul'un en yüksek noktasında (76 m) yer alıyor. İstanbul'un en kolay ulaşılabilen noktalarından biri olan Edirnekapı'ya otobüs ya da minibüsle gidilebilir.



Hoşgörünün başkenti: İstanbul

Edirnekapı Meydam'nda bir Mimar Sinan yapıtı olan Mihrimah Camii bulunuyor. Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan adına inşa edilen cami Mimar Sinan'ın tüm ustalıklarını uyguladığı bir başyapıt sayılıyor. Camiye farklı bir görüntü veren büyük kubbesi daha önceki İstanbul depremlerinde de hasar görüp onarım geçirmişti. 1999 depreminde yine kubbesi ağır hasar görünce ciddi bir onarımdan geçti. Mihrimah Camii'nin karşısında Hagios Georgios Rum Ortodoks Kilisesi bulunuyor.



İşte cami ve kilise yan yana, İstanbul yüzyıllar boyunca hoşgörünün başkenti olmuştur. Yalnızca Edirnekapı'da değil, bir çok semtte üç farklı dinin tapmaklarını yan yana görebilirsiniz. Üstelik bunun yıllar önce gerçekleştiğini ve günümüzde bile din farkı nedeniyle insanların birbirini boğazladığını hatırlatmakta fayda görüyorum. Eski bir Bizans kilisesinin yerine 1836 yılında inşa edilmiş Hagios Georgios Kilisesi'nin içini görmek çok kolay değil ve kapıları sürekli kapalı tutuluyor. İstanbul'daki birçok Rum kilisesi gibi cemaati kalmadığı için burada da ancak yılda biriki kez ayin yapılıyormuş. Göreceğimiz tüm Rum kiliselerinin bekçisi ya da görevlisi var. Ancak büyük çoğunluğunun sürekli görev yapan bir papazı yok. Yolun karşısına geçtiğimizde Karagümrük Stadyumu karşımıza çıkıyor. Burası aslında 5.yy'da inşa edilmiş Aetios açık hava sarnıcıdır. Osmanlı döneminde kullanım dışı kalan sarnıcın duvarlarını hala görmek olanaklıdır. Stadyumun yanından yokuş aşağı indiğimizde karşımıza Panagia Kiria Ton Uranon (Göklerin Efendisi Meryem Ana) Rum Ortodoks Kilisesi çıkıyor. Bizans döneminde de varlığı bilinen kilise 19.yy'da yeniden inşa edilmiş ve geçtiğimiz yıllarda da onarılmış. Yüksek duvarlarla çevrili kilise gayet bakımlı görünüyor.



Kariye'de mola

Kiliseden yukarıya doğru ilerleyince Kariye Müzesi'ne ulaşıyoruz. Kariye'nin çevresi Turing Başkanı Çelik Gülersoy tarafmdan onarılarak eski İstanbul canlandırılmaya çalışılmış, birkaç cafe ve bir otel yapılmış. Burada dinlenebilir ve güzel vakit geçirilebilirsiniz.

Kariye Müzesi 5.yy'da inşa edildiği bilinen bir Bizans Manastırı'dır. Burasını diğer Bizans kiliselerinden ayıran en önemli özelliği benzersiz mozaik ve freskolarıdır. Yapının iç ve dış narteksini süsleyen mozaikler 13. ve 14.yy'a tarihlenir. Mozaiklerdeki renkler ve canlılık resim sanatında büyük bir aşama olarak görülür; hatta Rönesans'ın başlangıcı olarak kabul eden sanat tarihçileri de vardır. Yapının içini rehber bir kitapla gezerseniz fresk ve mozaiklerde anlatılan olayları daha iyi anlamanız olanaklıdır.

Kariye'den surlara doğru ilerlediğimizde Tekfur Sarayını görürüz. Dört duvarı kalmış bu yapı, Bizans dönemi Blaherna Sarayı yapılarından ayakta kalmış tek örnektir. 2005 yılında restorasyonuna başlanan yapının fetihten sonra çeşitli amaçlarla kullanıldığı bilinir. Örneğin 18.yy'da içinde İznik çinisi üretilen bir çini imalathanesi kurulmuş.

Tekfur Sarayının karşısındaki sokağın içinde, varlığı Bizans dönemine kadar uzanan bir başka Rum Kilisesi bulunuyor. Günümüze ulaşan kiliseyse 1837 yılında inşa edilmiş. Panagia Hançeriotsa (Hançerli Meryem) Rum Ortodoks Kilisesi'nin avlusunda bulunan ayazmanın adına da Bizans kaynaklarında rastlanıyor. Ayazmaya merdivenlerle iniliyor. Tekrar caddeye çıkıp, surlar boyunca ilerlediğimizde karşımıza Kasturiya Sinagogu çıkar. Ancak sinagog yıkılmıştır ve arazisi otopark olarak kullanılmaktadır. Musevilerin İstanbul'da inşa ettiği ilk sinagoglardan biri olan sinagogdan günümüze bahçe duvarları ve anıtsal kapısı ulaşmış. Yine Balat'taki bir başka sinagog da tamirhane olarak kullanılıyor.

Aynı yokuştan aşağı doğru devam ettiğimizde Eğrikapı semtine ulaşırız. Eğrikapı surlarının dışında Mimar Sinan yapıtı olan Kırkçeşme Maksemi (suyun dağıtıldığı yer) bulunuyor. Bu semtte sahabe mezarlarını da görebilirsiniz.



Şifalı kilise

Eğrikapı'da ünü Bizans'a kadar dayanan Panagia Suda Rum Ortodoks Kilisesi de bulunuyor. 19.yy'a kadar bu kilisede akıl hastalarının şifa bulacağına inanılır, hastalar kilisenin bodrumuna bağlanırmış. Yüksek duvarlarla çevrilmiş bir avlunun içindeki kilisenin günümüze ulaşan yapısı 1816 yılında inşa edilmiş. Yeri gelmişken hatırlatmakta fayda görüyorum. İstanbul'daki Rum kiliselerinin büyük bölümünü ancak Fener Rum Patrikhanesi'nden alınacak izinle görmek olanaklıdır. Kiliselerin cemaatinin kalmaması, hırsızlık olaylarının artması gibi nedenlerden dolayı böyle bir yola başvurulmuş. Eğrikapı'dan Ayvansaray'a kadar olan bölge bence, İstanbul'un 20.yy başındaki dokusunu en iyi koruyabilmiş yeri. Burada karşınıza adım başı bir tarihi yapı çıkıyor. Buna rağmen yalnızca Fatih ilçesinde 169 caminin yok olduğunu hatırlatmakta yarar görüyorum.

Eğrikapı'dan Haliç'e doğru ilerlediğinizde Anemas Zindanı'na ulaşıyorsunuz. Anemas'm aslında Arap kökenli bir Bizans komutanı olduğunu ve burada tutsak edilmesi nedeniyle zindanın onun adıyla anıldığı biliniyor. Birçok tarihi filmde mekan olarak kullanılan Anemas Zindanı'nm bir bekçisi yok, bu nedenle yalnız başına gezmek biraz riskli. Ancak çevredeki çocuklara bahşiş vererek gezebilirsiniz. Anemas Zindanı'nm bulunduğu terasın üzerine inşa edilmiş İvaz Efendi Camii yine görülmeye değer bir Osmanlı yapısı. İvaz Efendi Camii'nin hemen altında Mimar Sinan Üniversitesi tarafından yapılmış bir atölye bulunuyor. Ancak bu atölye de çevredeki tarihi yapılar gibi harabeye dönmüş. Niçin bu duruma getirildiğini anlamak gerçekten zor.



Haliç'te fırtına!

Ayvansaray tam olarak, Haliç surları ve kara surların birleştiği yerdedir. Burada da sahabe türbeleri vardır. Dörtbeş yıl önce yapılan yıkımlarla surların dışı temizlenerek açıldı. İvaz Efendi Camii'nden Ayvansaray'a inen yokuşun başında Panagia Blaherna Ayazması yer alıyor. İstanbul'un en çok ziyaret edilen ayazmalarmdandır. Bakımlı bir bahçenin içindeki ayazmanın üzerine 19.yy'da kubbeli bir şapel inşa edilmiş. Bizans döneminde burada aynı adı taşıyan ünlü bir kilise bulunuyormuş. Söz konusu kilise 1434 yılında yanınca tekrar inşa edilmemiş. Kilisede Meryem Ana'nın giysileri korunuyormuş. Söylenceye göre ayazmanın mucizevi özellikleri varmış. Örneğin Avarlar İstanbul'u kuşattığında Bizans halkı bu ayazmada toplanıp dua etmiş. Haliç'teki Avar Donanması sabaha karşı çıkan bir fırtına sonucu yok olmuş. Haliç'te gemileri batıracak kadar büyük bir fırtına çıkar mı bilinmez ama ayazmanın içindeki ikonalarda bu olay resmediliyor. Ayazmanın günümüzde de suyu bulunuyor, işlevini sürdürüyor. Yeri gelmişken, ayazmanın Ortodokslarca kutsal kabul edilen su kaynağı olduğunu belirtmek istiyorum. Buna göre, su kaynağı bir aziz ya da azizenin adı verilerek kutsanıyor. İstanbul'daki ayazmalar Hristiyanlarm yanı sıra Müslümanlarca da ziyaret ediliyor. Blaherna dışında Balıklı Zoodohos Pigi ve Sirkeci Aya Terapon Ayazmaları da İstanbul'un Bizans döneminden beri varlığını sürdüren ünlü ayazmalarından.

Ayazmadan çıkıp sola döndüğünüzde yine bir eski Bizans Kilisesi olan Atik Mustafa Paşa Camii karşınıza çıkıyor. Caminin içinde sahabe Cabir'in de makam mezarı bulunuyor. Caminin duvarında Osmanlı döneminden kalma bir güneş saati de bulunuyor. Caminin üstündeki Lonca Mahallesi'nde çingeneler yaşıyor. Camiden tekrar ayazmanın bulunduğu caddeye çıkıp Balat'a doğru ilerlediğimizde birbirine çok yakın iki Rum kilisesi daha karşımıza çıkıyor. Bunlardan ilki Hagios Dimitrios Kanabu Rum Ortodoks Kilisesi. Doğusu Haliç Surlarına yaslanan bir avlunun içindeki kilise 15971601 yılları arasında İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesini ağırlamış. Günümüze ulaşan kilise binası 1835 yılında inşa edilmiş, kilisenin yanında kırmızı tuğladan inşa edilmiş ancak günümüzde kullanılmayan bir Rum okulu bulunuyor. Biraz daha ileride Panagia Baliniou Rum Ortodoks Kilisesi de bulunuyor. Ancak bu kilisenin diğerine göre daha bakımsız bir görüntüsü var. Günümüze ulaşan kilisenin, eski bir kilisenin yerine 1843 yılında inşa edildiği bilinir.

Gezimizin ikinci turu ise Balat'tan Cibali'ye... Önümüzdeki sayıda görüşmek üzere.



Thread: Hurrem Sultan (French translation)

1622.       Roswitha
4132 posts
 17 Apr 2008 Thu 03:05 pm

If you walk to Istanbul in the district of Fathi, you will find in Haseki caddesi, an elegant mosque (Haseki Sultan Külliyesi), built by the large Sinan architect for the sultana Roxelane. But which was this woman whose name is known in the whole world for its tricks and its intrigues?

She was born with the whole beginning from the years 1500.

Removed by the Tartars, at the time of a raid to the borders of the border between Poland and Russia, Roxelane (the Russian) was sold like slave. She was the girl of an orthodoxe priest and was called Alexandra Lisowska. She was undoubtedly bought by the large vizier, Ibrahim Pasha who offered it in gift to the Soliman the Magnificent sultan.

We know almost anything of her physique, no painter or draughtsman being authorized to penetrate in the Harem. However, one of the rare people to have seen her, Bragadino the Venetian ambassador, says to us that she was not beautiful but grâcieuse. Rather small, she had a solid character, a disproportionate ambition and a good natural mood which was worth to him the nickname of Hürrem (the merry one).

As of her entry in the Harem, she understood that to gain the capacity she was to be the mother of the next sultan. Crafty one and intelligent, she played admirably on the guitar and could charm Soliman by singing the nostalgic airs of the Slavic countries to him. Very quickly she became the exclusive mistress of the Sultan, not hesitating to use of calumny or the assassination to get rid of its rivals. (BAD TRANSLATION) He having given 4 wire, it will avoura its triumph when Soliman married it.



Thread: Kılıç Ali Paşa Mosque - Tophane Square

1623.       Roswitha
4132 posts
 17 Apr 2008 Thu 02:52 pm

was built in 1581 by Architect Sinan on the orders of Admiral Kılıç Ali Paşa. It is one of the last projects of Architect Sinan's later works.

Situated in the Tophane Square, it is a small complex consisting of a mosque, a religious school, a tomb, a public fountain and a hamam. It was built in 1581 by Architect Sinan on the orders of Admiral Kılıç Ali Paşa. It is one of the last projects of Architect Sinan's later works. Sinan being the most famous of all Ottoman architects.

According to the folklore Kılıç Ali Paşa asked Sultan Murat III to give him land to build a mosque. The Sultan replied because Kılıç Ali Paşa was such a great admiral he should build a mosque in the sea. That explains why the sea shore was filled up and the complex was built in that position. The mosque is surrounded by a large courtyard and the assembly area is covered by a sloping roof, with ornate carvings on the three doors of the inner garden. There are Quranic verses painted on the ceramic panels over the windows.

In the garden is a fountain with eight marble columns and a covering dome. The mosque is based on a rectangular design and is an enlarged plan of the Haghia Sophia mosque. The top of the windows is adorned by the tiles and the largest dome is resting on four elephant leg shaped marble columns and is supported in the east and the west by two half domes. In each of the four corners a small dome is located and colored tiles with flower motifs decorate the mosque's interior. The largest dome has twenty four windows and including these the building has a total of 147 windows. In 1948, the 16th century ship's lantern which hung from the main dome was moved to the maritime Museum. On the right hand side a minaret rises with the balcony. The tomb of Kılıç Ali Paşa is located in the garden facing east. By the garden wall facing the street is a fountain. The hamam on the right hand side of the mosque is still in use today. The school is located on the sea side of the hamam.

Source:http://english.istanbul.com/Content.aspx?CatId=3609&Type=detail




Thread: what caught my eye today

1624.       Roswitha
4132 posts
 17 Apr 2008 Thu 03:05 am

Renee Fleming: "The Inner Voice"

http://www.amazon.com/Inner-Voice-Making-Singer/dp/0670033510



Thread: Music for late hours

1625.       Roswitha
4132 posts
 17 Apr 2008 Thu 01:30 am

Handsome, remember, when I posted this lovely Turkish singer:

Suavi - Drama Köprüsü
1. Roswitha
2509 posts 13 Jan 2008 Sun 09:56 am
http://www.youtube.com/watch?v=5eW-9jiGJvg&feature=related




Thread: Merhaba

1626.       Roswitha
4132 posts
 17 Apr 2008 Thu 01:22 am

Marion, can you pls. explain your long Turkish text? Thanks.



Thread: Turks smoking away despite looming ban

1627.       Roswitha
4132 posts
 16 Apr 2008 Wed 09:00 pm

In Germany is the same. In German restaurants you are welcome to share the same table with others. (That is a German custom. Definitely not in England and USA). - - Here Germans and Turks have the same habit of smoking at the dinner table. Old customs won't change. At least they don't smoke in the planes anymore.



Thread: I can hear your heartbeat - Flamenco Arabe for Roswhita

1628.       Roswitha
4132 posts
 16 Apr 2008 Wed 03:02 am

For Portokal: Maria Pages ACAPELLA

http://youtube.com/watch?v=c1FG4Bx9S6Y&feature=related



Thread: TARABYA-GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE

1629.       Roswitha
4132 posts
 16 Apr 2008 Wed 01:12 am

http://www.youtube.com/watch?v=VBWDKtTODRE



Thread: Will the Hittite Sun ever rise again in Ankara?

1630.       Roswitha
4132 posts
 16 Apr 2008 Wed 01:02 am

A court annulls the municipality's decision to replace the Hittite Sun as the city's symbol while Mayor Gökçek signals a new logo

Ankara citizens are hoping to see the sun again. Citizens of the capital are hoping for the restoration of their city's former emblem, the Hittite Sun, an icon of Anatolian civilization and the symbol of the Hittite people.

The city's sun logo was replaced with an Islamic icon, featuring the image of the Kocatepe Mosque and a relatively new structure, the Atakule shopping center, in 1995 by the Ankara Municipality.

Apart from a number of campaigns by Ankara citizens attempting to get their former symbol back, implementation of the logo has been subject to numerous court cases since the change was made. The new logo, however, continues to be used as the city's symbol in public spaces and on buses despite several court decisions barring its use. The latest such decision was issued last week.

“The images used in the new logo do not reflect the characteristics unique to Ankara nor its historic and cultural identity either as composition or individually,” said the court, finding the municipality's decision to change the symbol illegal and groundless.

The court also reminded that the influence of former civilizations including the Hittites, Phrygians, Byzantines, Seljuks, Ottomans, and that of the independence period, led by the founder of the Turkish Republic, Mustafa Kemal Atatürk, had all shaped the identity of Ankara.
http://www.turkishdailynews.com.tr/



(4132 Messages in 414 pages - View all)
<<  ... 154 155 156 157 158 159 160 161 162 [163] 164 165 166 167 168 169 170 171 172 ...  >>



Turkish Dictionary
Turkish Chat
Open mini chat
New in Forums
Crossword Vocabulary Puzzles for Turkish L...
qdemir: You can view and solve several of the puzzles online at ...
Giriyor vs Geliyor.
lrnlang: Thank you for the ...
Local Ladies Ready to Play in Your City
nifrtity: ... - Discover Women Seeking No-Strings Attached Encounters in Your Ci...
Geçmekte vs. geçiyor?
Hoppi: ... and ... has almost the same meaning. They are both mean "i...
Intermediate (B1) to upper-intermediate (B...
qdemir: View at ...
Why yer gördüm but yeri geziyorum
HaydiDeer: Thank you very much, makes perfect sense!
Random Pictures of Turkey
Most liked