İnsanın gücü nerededir? Bir insanı diğerlerinden üstün yapan, onlara egemen olmasını sağlayan veya onu insanlıktan çıkartan özellikler nelerdir?
Özellikle işgal ettikleri mevki, makam ve rütbeleri kendileri için kalıcı ve hep öyle olacakmış gibi zanneden kompleksli, donanımsız, kişilik bozukluğu ve karakter zayıflığı içinde olanlar göz önüne alınınca hatırlatmakta fayda var. Efendim ufacık tefecik adam, hani “tespih tanesi gibi” derler ya tam o ölçülerde temsil ettiği makamın getirdiği ağırlıkla ve lacivert ağır takım elbisesiyle gelecek konuğunu beklemektedir. Derken beklenilen konuk uçağın merdivenlerinden iner ve karşılama heyetinin hemen başındaki o küçücük adama doğru yönelerek elini uzatır. Ev sahibi devlet adamlığının verdiği o malum ve doğal vakarla uzanan eli sıkar ve kendisini tanıtır; “Ben İstanbul Belediye Başkanı ve İstanbul Valisi Ordinaryüs Profesör Doktor Ali Veli Yılmaz” Misafir aynı olgunluk içinde gülümsemesine devam eder ve o da son derece kısa, özlü ve tok bir şekilde kendisini takdim eder; “Tito” alınacak çok ders var; ancak lafı uzatmaya hiç mi hiç gerek yok....
İnsanlar acaba neden kendilerini ifade ederken veya tanıtırken “Ben şef, amir, müdür, müdür yardımcısı, kısım amiri, müdür vekili, başmüdür, başvekil, milletvekili, başkomser, ataşe, zabıta amiri, şef yardımcısı, senatör, amiral, genel müdür, kaymakam, vali, reis, belediye başkanı, kaymakam vekili, şef yardımcısı, baş aşçı” diye başlayan egoyla dolu, kişilikten uzak ve yoksun, klasik aşağılık kompleksleriyle yoğrulmuş başlangıç cümleleri kurar ve hayatını bunun üzerine oturtur acaba bu garip memlekette? Okullarımızda öğretmenler çocuklara meslekler, çeşitli yaftalar, etiketlerden önce kişiliğin geliştirilmesi gerektiğini öğretmedikleri için mi? Yoksa anne ve babalar yetişmekte olan evlatlarına insanın zenginliğinin maddi güç, mevki ve makamdan önce erdemle ve kazanılan sağlam altyapı ve karakterle ölçülmesi gerektiğini belletmedikleri için mi? Şüphesiz hepsinde doğruluk payı var; ancak asıl sıkıntı genlerimize işlemiş, bilinçaltımızı tutsak etmiş o malum Şark zihniyetinin etkilerinin bizi yönlendirmesi, hayatımıza hâkim olması, erdem ve karakter yerine giyilen farklı üniformaların (Bu bazen öğretmen, bazen vekil, kimi zaman bir askeri ataşe, bazen bir yetkili, çoğunlukla şef, amir, memur, müdür, belki de patron veya işveren olarak karşımıza çıkar.) ve işgal edilen makamların ön plana çıkartılması sorunudur....
Alıntı: Doç. Dr. Ulvi KESER
|