ZAMAN KAÇAĞI
Time Fugitive
Yorgun bir günün ardından akşam olmuş gün batarken neler düşünürsün
After a tiring day when it is evening and while sun is setting what do you think?
Vakit erken rüzgar gülümsüyor mahalle kahvesine uğruyorsun limonata içiyorsun
Time is early, wind is smiling, you are going to the cafe in the neighborhood and you are drinking lemonade.
Yabancı değilsin iskambil kağıtlarına birinci cigarası yakıyorsun
You are not foreign to playing cards, and you are ligting a Birinci cigarette.
Okuldan kaçıyorsun
You are running away from school.
Kahvede çay içiyorsun dışarda yağmur yağıyor bir hüzün gelip konuyor masana
You are drinking tea in the cafe and it is raining outside and a sadness is settling on your table.
Bir yüzünü açıyorsun diğer yüzün soruyor unutulmuş insanlar nerede
You are opening one of your faces and other is asking where are all those forgotten people?
Kimbilir hangi şehirlerde geziniyorsun hangi gökyüzünü kokluyorsun öpüyorsun
Who knows in which cities you are wandering around and which sky are you smelling?
Uzak yıldızları denizleri düşünüyorsun bir gemi oluyorsun binip açılıyorsun
You are thinking about far away stars and you are becoming a ship and you are getting on and sailing
Bir sevgi sözcüğü bir şarkı oluyorsun bu akşam vakti yalnızlık kokan hanımelilerine
You are becoming a word of affection, a song this evening to the honeysuckles that smell loneliness
Evde çay mı haber mi verandadan kokusu dağılan eski saatler mi
Is it tea, news or old watches whose smell is coming from veranda in the house?
Sokaklarında yürüyen yemenili kızları görüyorsun ellerinde su testileri
You are seeing girls with yemeni carrying water jugs in your streets.
Bir sofra kuruyorlar mahalleli için mavili kırmızılı morlu düşlerden
They are preparing a dinner table made of red and purple dreams for the neighbors.
İçinden hiç yazılmamış aşk şiirleri geçiyor türküler öyküler romanlar
I am thinking about love poems, songs, stories, novels that have never been written.
Hiç böylesi yazılmamıştır hiç böylesi görülmemiştir yüreğin çarpıyor
Such a one has never been written, has never been seen. Your heart beats.
Kahvede olmuşsun sokakta olmuşsun evde olmuşsun gözlerinde hep gurbet
There is always homesickness in your eyes, in street, at home, doesnt matter.
Senin için bu dünya yaşamı bir gurbettir sonsuza akan garip bir zamandır
For you life is a foreign place, a strange time that flows into eternity.
Duyguların seni terkediyor zaman seni terkediyor bırakıp kaçıyor başka sevgilere
Karlı dağa bakıyorsun kerpiç duvarlardaki saksı çiçekleri arasından kopuk kopuk
Gözlerinde kahverengi bir gözyaşı yüreğinde kımıldayan bir sızı anlaşılmayan
Oysa şimdi içilecek bir akşam çayı var konuşulacak öyküler var
Komşuların anlatacağı öyküler var Bir demet gül var uzak yaşamlardan kalma
Solgun bir gülün üzerine yazılmış öyküler var
Geceyi bırakıyorsun anılar denizinde yapayalnız
Toprağı sürüyorsun mutluluk tohumları ekiyorsun yeni umutları biçiyorsun
Vadide geçmiş yıllardan kalma yorgun bir üzüm bağında asma yapraklarının gölgesinde filiz veriyorsun
Konaklanacak bir liman arıyorsun sevgi sözcüğünü düşünüyorsun anneni özlüyorsun
Gözlerin yollarda kalıyor gözlerin beşinci mevsimde kır çiçekleri gibi çırpınıyor
Kentin unutulmuş günlerinden çıkıp gelen o yeşil gözlerin neler anlatıyor
Evrenin öte yakasındaki bir kentin sarmaşıklı penceresinden bakan
Beyaz kurdeleli bir kıza neler anlatıyor o yeşil hüzünlü gözlerin
Neler
Geçmiş günlerden bir akşam vakti Spil yamaçlarındaki mavi pançurlu bir evden böyle uzakta ve tek
O anlatıyor
Islak gözlerinle
Sen dinliyorsun
(Ö.G.-1988)