ORTA DOĞU ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Önder Gürcan
ogurcan2003@yahoo.com
Bilindiği gibi, Orta Doğu coğrafyasını, Suriye, Irak, Katar, Ürdün, İsrail, Lübnan, İran, Filistin, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Kuveyt, Bahreyn, Yemen ve Mısır oluşturmaktadır.
***
Orta Doğu’nun tarihi, önemli olayların bağlamında analitik olarak özetle şöyle: Orta Doğu Bölgesi’nde, Antik Çağ’da, Pagan kültürüne dayalı çok sayıda kent devlet hüküm sürüyordu. M.Ö. 4000’de Sümer uygarlığı, M.Ö. 3500’de Mısır Krallığı doğdu. M.Ö.3300’de, bölge, rakip kentler arasında ilk dünya savaşlarına sahne oldu. M.Ö.2800 – 2334 arasında, Mezopotamya’nın ilk imparatorluğu Akadlar Krallığı, bölgeye hükmetti ve uluslararası ticaret gelişti. M.Ö.1830’da, Babil Hanedanlığı kuruldu. M.Ö. 1595’de, bölge, Hititler’in hakimiyetine geçti. Ardından, Hurriler, Suriye’deki kentleri, Mitanni Krallığı altında birleştirdi. M.Ö.1530’da, İran’dan gelen Kassitler, Mezopotamya’yı istila etti. M.Ö.1500’de, Saba halkı, Yemen ve arabistan’a yerleşti. M.Ö.1300′ de, Güney Suriye’de ilk Asur İmparatorluğu kuruldu. M.Ö.1275’de, Suriye toprakları üzerinde, Mısır- Hitit Savaşı yaşandı ve Fenike kent devletleri ortaya çıktı. M.Ö. 1100’de, İsrailoğulları (Yahudiler), Filistin topraklarında İsrail Krallığını kurdu ve Hazreti Davut, başkent Kudüs kentini inşa etti. M.Ö.605’de, Babilliler, Asur İmparatorluğu’na son verdi. M.Ö.586’da, Babil Devleti, Kudüs’ü ele geçirdi ve şehri tahrip etti. M.Ö.538’de, Persler, Babil’in yönetiminine el koydu. M.Ö.403’de, Nabatiler, Ürdün’de yeni bir krallık kurdu. M.Ö.331’de, Makedonyalılar (İskender) Mezopotamya’yı egemenliği altına aldı. M.Ö.66, Romalıların, Anadolu ve Suriye topraklarını ele geçirdiği yıldı. M.Ö.13’de, Hazreti Musa, İsrailoğullarını Mısır’daki esaretten kurtardı. M.S. 30’da, Hazreti İsa, Romalılar tarafından Kudüs’ün dışında çarmıha gerildi. 106’da, Romalılar, Arabistan eyaletini kurarak Mezopotamya’yı egemenliğine kattı. 238’de, Sasaniler, Mezoportamya’yı Romalılardan alarak Suriye’de hakimiyet tesis etti. 363’de, Sasaniler, Türklerle birleşerek Yemen’e, 612’de de Anadolu, Suriye ve Filistin’e hakim oldu. 610’da, İslamiyet doğdu. 632’de, Arap İmparatorluğu kuruldu. VII. Yüzyılda, Arap Uygarlığı, kuzeyde Avrupa kıtasına, batıda Kuzey Afrika ve İspanya’ya, doğuda Orta Asya’ya yayılmaya başladı. 636’da, Halife Ömer yönetimindeki Arap orduları Suriye, Mısır ve Filistin’i fethetti ve Afrika’da ilk İslami yerleşim alanları tesis edildi. 642’de, Arap İmparatorluğu, Pers topraklarını zapt ederek Sasani İmparatorluğu’na son verdi. 656’da, Halife Ali döneminde, Arap İmparatorluğu içinde iç savaşlar meydana geldi ve 661’de, Emeviler yönetimi ele geçirdi. 702’de, Arap İmparatorluğu, Batı ve Kuzey Afrika kıyılarından Atlantik Okyanusu’na kadar topraklarını genişletti. 705’te, Arap birlikleri, İslam dinini Orta Asya’ya taşıdı. 717’de, Arap orduları, Constantinapolis’i (İstanbul) kuşattı. 744’de, Arap İmparatorluğundaki iç savaş, Abbasi Hanedanı’nın başa geçmesiyle son buldu. 750’de, Abbasiler, Zab’taki savaşta Emevileri yenerek Orta Doğu’daki İslam uygarlığının lideri oldu. 751’de, Araplar ve Türkler birleşerek Talas’ta Çinlileri mağlup etti ve İslamiyet Orta Asya Türkleri arasında yayıldı. 756’da, Emeviler, Ispanya’ya hakim oldu ve bağımsız Cordoba Emirliği’ni kurdu. 762’de, Abbasiler, Bağdat kentini başkent yaptı. 789’da Fas’ta, bir müslüman devleti İdrisi Devleti; 800’de, Tunus’ta, bir İslam devleti olan Aghlabidler; Çad Gölü çevresinde, Yemen Krallığı; 808’de Mısır’da, Tulunid Devleti; 909’da, Tunus’da, Fatimi Devleti kuruldu. 945’de, İran Buyid Hanedanı, Abbasilerden Bağdat kentini aldı. 965’de, Fatimiler, Mısır’ı işgal ederek Kahire kentini inşa etti. 1055’de, Türkler (Selçuklular), Bağdat’ı, 1071’de de Malazgirt Savaşı’nda Bizanslıları yenerek Anadolu’nun büyük bir kısmını ele geçirdi. Türkler, 1075 ‘de, Suriye ve Filistin’e hakim oldu. 1096’da, Birinci Haçlı Seferleri, Türkler tarafından bozguna uğratıldı. 1118’de, Kudüs’te, Solomon Tapınağını ve Kudüs’ü korumak için Tapınak Şovalyeliği sistemi oluşturuldu. 1148’de, İkinci Haçlı Seferleri, Filistin’de Türkler tarafından durduruldu. 1187’de, Hattin Savaşı’nda, Hıristiyan ordularını mağlup eden Müslüman ve Türk kökenli komutan Selahaddin Eyyübi Kudüs’ü aldı ve 1171’de, Mısır’da Eyyübi Devleti’ni kurdu. 1191’deki Üçüncü Haçlı Seferi’nde, Haçlıların Kudüs’ü yeniden ele geçirme girişimi sonuçsuz kaldı.1197 ve 1219’da, Dördüncü ve Beşinci Haçlı Seferleri de başarılı olamadı. 1258’de, Moğollar, Suriye ve Bağdat yönetimini ele geçirdi; ancak 1260’da, Memluklara mağlup olunca geri çekildi. 1268 – 1291’de, Memluklular, Filistin ve Suriye’de Hıristiyanların elinde bulunan kaleleri işgal ederek bölgedeki Hıristiyan krallıklarının son izlerini sildi. 1299’da, Türk komutan Osman Bey, Anadolu’daki Türklerin sultanı ilan edildi ve böylece Osmanlı İmparatorluğu’nun temelleri atıldı. 1393’de, Timur İmparatorluğu, Mezopotamya’ya yöneldi ve 1402’de, Ankara savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nu mağlup ederek Asya’da hakimiyet sağladı. 1413’de, Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu’daki egemenliğini yeniden kabul ettirdi. 1529 – 1574’de, Osmanlı İmparatorluğu, Cezayir, Mısır ve Tunus’u, topraklarına kattı. 1705’de, Tunus, bağımsızlığını ilan etti. 1638’de, Osmanlı İmparatorluğu, Bağdat’ın yönetimini ele aldı. 1768’de, Mısır, bağımsız bir devlet haline geldi. 1835’de, Libya, Osmanlı İmparatorluğunun yönetimi altına girdi. 1874’de, Osmanlı İmparatorluğu dağılmaya başlayınca Orta Doğu’daki bölgesel gücünü kaybetti. 1913’de, İtalya, Libya’yı topraklarına kattı. 1914-1918 döneminde, bazı tarihçilerin “Petrol Savaşı” diye tanımladıklaruı “Birinci Dünya Savaşı”, Orta Doğu’da birçok değişikliğe yol açtı. 1920’de, Suriye ve Lübnan, Fransız mandası oldu. Aynı yılda, İngiltere de Mezopotamya’yı kendi himayesine alarak bölgenin ismini Irak ve Filistin olarak değiştirdi. 1923’de, Osmanlı İmparatorluğunun devamı olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu ve Türkiye, kısa bir sürede bölgesel güç ve küresel aktör haline geldi. Aynı yılda, Ürdün, Filistin’ den ayrıldı. 1926’da, Lübnan, bağımsız bir devlet kimliğine kavuştu. 1927’de, İngiltere, Irak’ ın bağımsızlığını tanıdı. 1929’da, Araplar, Kudüs yakınlarındaki yahudi yerleşimlerine saldırdı. 1932’de, Suudi Arabistan Krallığı kuruldu. 1936’da, Mısır, İngiltere’den ayrılarak bağımsızlığını kazandı. 1939-1945 yılları, “İkinci Dünya Savaşı”nın yaşandığı dönemdi. Bu savaşın ardından Batı ve Doğu Bloku arasında “Soğuk Savaş” başladı. 1941’de, Orta Doğu’da, İngiltere ve İtalya mücadelesi başladı. 1945 ve 1946’da, Suriye ve Ürdün bağımsızlıklarını ilan etti. Bu arada bölgede, Arap Birliği oluştu. 1948’de, İsrail Devleti kuruldu. İsrail Devleti’nin kuruluşundan sonra Birinci Arap-İsrail savaşı başladı. 1949’da, İsrail ve Mısır arasında ateşkes anlaşması imzalandı. 1958’de, Ürdün, Batı Şeria ve Kudüs’ün doğusunu işgal etti. 1951’de, Libya, bağımsız bir devlet oldu. 1954-59’da, Türkiye, Irak, İngiltere, İran ve Pakistan arasında “Bağdat Paktı” adıyla bölgesel işbirliği teşkilatı kuruldu. 1947-1991 yılları, Doğu ve Batı blokları arasında “Soğuk Savaş” dönemi olarak tarihe geçti. 1956’da, İkinci Arap-İsrail Savaşı başladı. 1959-79’da, Bağdat Paktı’nın sona ermesiyle Türkiye, ABD, İngiltere, İran ve Pakistan arasında “CENTO” adı altında güvenlik anlaşması yürürlüğe girdi. 1967’de, Üçüncü Arap-İsrail Savaşı’nda, (Altı Gün Savaşları) İsrail, Doğu Kudüs ve Golan tepelerini ele geçirdi. 1964’de, Türkiye, İran ve Pakistan arasında, Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Teşkilatı (RCD) kuruldu. Ancak, CENTO’nun 1980’de feshedilmesi sonucu RCD’nin de varlığı son buldu. 1968’de, Filistin kurtuluş örgütü kuruldu. 1971’de, Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri bağımsızlıklarını elde etti. 1973’de, Dördüncü Arap – İsrail Savaşı (Yom Kippur) yaşandı. İsrail her savaştan toprak kazanarak çıkıyordu. Bu durum, dünyada, Petrol İhraç eden Ülkeler Teşkilat olan OPEC’in etkisiyle “Petrol Krizi”ne yol açtı. 1975’de, Lübnan’ da Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında iç savaş çıktı. 1978-79’da, ABD, Mısır ve İsrail arasında “Camp David Anlaşması” imzalandı. 1978’de, İran’da Şahlık Hanedanı devrilerek yeni bir rejim hayata geçirildi. 1980-89’da, dünya, İran – Irak savaşı’na sahne oldu. 1981’de, İsrail, Irak’ın nükleer reaktörünü yok etti ve Lübnan’a yürüdü. Aynı yılda, ABD savaş uçakları, Libya’yı bombaladı. 1990’da, Irak, Kuveyt’i işgal etti. Bunun üzerine Avrupa Birliği ve Arap ülkeleri, Irak’ a karşı bir koalisyon kurdu ve 1991’de, Körfez Savaşı yapıldı. Aynı yılda, Batı ve Doğu Bloku arasındaki “Soğuk Savaş” sona erdi. 2001’de, İsrail – Filistin ilişkileri donduruldu. 11 eylül 2001’de, ABD’ye, New York ve Pentagon’a hava saldırıları düzenlendi. 2003’de, ABD ve İngiltere, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle çok uluslu koalisyon güçleriyle birlikte İkinci Körfez Savaşı’nı başlattı ve Irak’ı işgal etti. 2005’de, İsrail, Gazze Şeridi’ nden çekildi. 2006’da, Irak’ta çok uluslu “Koalisyon” kuruldu. 2008’de, Filistin-İsrail Gazze Savaşı bölge tarihinde yerini aldı.
***
Şimdi de 2010 yılına gelelim: Bölgede, Arap halklarının; Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen’de büyük; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas’ta küçük ölçüde, “İslami demokrasi” adı altında, bugüne kadar hiç eşi görülmemiş, ortak eşitlik, özgürlük ve insan hakları talepleri ortaya çıktı ve “Arap Baharı” hareketi başlatıldı. Bu postmodern sosyolojik olgunun ışığında, 2011’de, Mısır ve Libya’da iç rejim değişiklikleri dikkati çekti. Bunu, Suriye’de, halen devam etmekte olan trajik iç savaş izledi.
***
Bazı siyaset bilimciler, Orta Doğu’daki kronik sorunların başlıca kaynağının, ABD’li siyaset bilimci Samuel P.Huntington’un “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” (The Clash of Civilizations and the Remarking of World Order, 1966) adlı araştırma kitabının olduğunu ifade etmektedir.
***
Bugün Orta Doğu; İlk dünya uygarlıklarının ve üç dünya dininin doğduğu ve yayıldığı bir bölge olarak, geçmişten gelen, adı henüz somut olarak konulmamış sorunlar yumağına dönüştürülmüştür. Bu sorunlar yumağının, tıpkı geçmişteki gibi, gelecek kuşaklara da aynen devredilmesi düşünülemez. Bu sorunların, yeni bir bulvar açılarak, evrensel değerlerin ışığında, yeni bir stratejiyle ele alınması beklenir. Bu yüzden Orta Doğu, uzun yıllardan beri, dünya kamuoyunun gündeminde… Arap ülkelerindeki iç karışıklıklar ve karmaşık ilişkiler ağı, günümüzün başlıca kaygı uyandıran gündem maddesi olarak hassasiyetini korumaktadır.
***
Batı basınında, özellikle Economist, Financial Times, CNN ve BBC’de, her gün, bu konuyla ilgili çeşitli haberler ve makaleler yayımlanmaktadır. Çok sayıda entelektüel bilim insanı, siyaset bilimci, toplum bilimci, yazar ve akademisyence de konuya ilişkin farklı araştırma, analiz ve yorumlar yapılagelmekte, çözüm önerileri ortaya konulmaktadır. Ne var ki bu sorunun ne somut kaynak ve nedenlerine ne de somut çözüm yollarına işaret edilmektedir. Konu, adeta çok bilinmeyenli bir denklem gibi gösterilmekte ve bilgi kirliliğine neden olunmaktadır. Oysa, küresel ve bölgesel aktörlerin politik söylem ve davranışları, komple teorilerine gerek duyulmadan, gözler önündedir. Küresel güçlerin, Orta Doğu’daki petrol, enerji ve su kaynaklarıyla ilgili geleneksel stratejik ve jeopolitik hedefleri dünya kamuoyunun bilgisi dahilindedir.
***
Orta Doğu tarihi, Dünya tarihi gibi savaşlar tarihidir.Bir bilgeye sormuşlar: “Bu güzel dünyada şiddet ve savaş neden olmaktadır?” Bilge bu soruya şöyle cevap vermiş: “Dünyanın okullarında, bilim ve teknolojinin yanı sıra, sevgi, saygı, etik ve kültürün edebiyatı ve felsefesi, çocuklara yeterince öğretilmediği için!”
***
ABD’nin dünyaca ünlü eski siyaset bilimcisi Henry A. Kissinger; 2015 yılında yayımladığı “Dünya Düzeni” (World Order) adlı yeni araştırma kitabında, “Uluslararası sistemin yeniden yapılandırılması gerektiğini, bunun için dünyanın bir evrime ihtiyacı bulunduğunu, bu sağlanamadığı takdirde dünya devletlerinin işinin gelecek yıllarda daha da zorlaşacağını” vurgulamaktadır.
***
Orta Doğu sorununun çözümünün; silaha başvurulmadan, demokratikleşme, bölgesel ve küresel aktörler arasında iş birliği ve entegrasyon, etkin diplomasi, insan hakları, evrensel hukuk ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde sağlanması mümkün görülmektedir. Sorunlar, çözüm için vardır.
***
Sonuç olarak; Orta Doğu, yaklaşık altı bin yıllık tarihsel dokusuyla yerli yerinde durmaktadır. Bu bölgenin kültürel ve sosyo-ekonomik dokusunun doğru okunması, uluslararası yönetim sisteminin yeniden yapılandırılması, mevcut sorunlara bilimsel yönden somut çözüm yolları getirilmesi, böylece dünya barışının ve güvenliğinin güçlü bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Böyle bir yasal ve asli görev, yetki ve sorumluluk, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na (BM) düşmektedir.
*
|