The Prophet
I wandered, parched in mind and heart,
Across the desert, gloomy, grim...
And where the roadways meet and part
I faced the six-winged seraphim.
With gentle pinions, soft as sleep,
He brushed my eyelids. Wide and deep
My vision grew, prophetic-sighted,
Keen as an eagle, fierce, affrighted!
And then he touched my trembling ear:
What din, what clanging did I hear...
Sensing the shuddering of the sky,
Dim shapes that glide beneath the deeps,
The flight of angels, heaven-high,
The growing vine that buds and creeps.
Close to my mouth his fingers lay -
The cunning tongue he tore away
(So foolish, idle, full of lies)
Then his right hand, all bloody-red
Implanted in my speechless head
The sting that arms the serpent wise!
Last, with a sword he sliced apart
My breast, drew out the flaming heart,
And in the space where once it beat
He thrust a coal - 0 flaming heat!
I lay exhausted - like the slain -
Till God commanded: "Rise again!
See, Prophet! Hear, and understand!
Obey! The word, which you proclaim,
In wanderings far, by sea and land
Shall set the human heart aflame."
Alexander Pushkin
Translated into English
by John Coutts
Peygamber
Dolandım kalbim de aklım da kavruk
Çöl boyunca ki acımasız ve kasvetli
Ayrıldığı yerde yolların önce buluşup
Gördüm altı kanatlı baş meleği
Teleği kanadının ki yumuşacıktı uyku gibi
Okşadı göz kapaklarımı bulutlar gibi
Açıldı gözlerim, gaipten görüntülere
Alıcı kartal gibi korku salan yüreklere
Sonra dokundu titreyen kulağıma o
Nasıl bir ses nasil bir çınlamaydı o
Hissederken ben asumanın titreyişini
Derinlerden akıp gitti bulanık gölgeler
İzledim cennete uçarken melekleri
Gördüm asmalar nasıl dallanıp büyürler
Uzandı dudaklarıma parmakları
O hilekar dilimi çekip koparttı
(ki öyle aptal, aylak ve riyakardı )
Sonra sağ eli olduğu gibi kan içinde
Girdi dona kalmiş kafamın içine
Yılana güç veren zehir gibi
Sonra bir kılıçla böldü ikiye
Çıktı böğrümden yanan kalbim pat diye
Bir zaman kalbimin attığı yere
Koydu kömürü etrafında alevlerle
Çöktüm olduğum yerde katledilmiş gibi
Diyene dek tanrı diril hadi
Bak dedi peygamber! duy ve anla
Kendin uy söylediğin söze
Uzaklarda aylak gezersen, denizde, karada
Kalbin işte tutuşup kor olur böyle
Translated by
Akin Ilicali
|