Welcome
Login:   Pass:     Register - Forgot Password - Resend Activation

Forum Messages Posted by tunci

(7149 Messages in 715 pages - View all)
<<  ... 666 667 668 669 670 671 672 673 674 [675] 676 677 678 679 680 681 682 683 684 ...  >>


Thread: E to T

6741.       tunci
7149 posts
 02 Mar 2011 Wed 12:08 am

 

Quoting Inscrutable

Sara okula gidiyor mu? Does Sara go to school? Evet Sara okula gidiyor, dort defa bir hafa, sabahlar sadece. Yes Sara goes to school, 4 times a week in the morning´s only. Thank you

 

  4 times a week in the morning´s only.

  Haftada bir kez (or defa) sadece sabahları.

   the previous sentences are right.



Thread: T to E: Song

6742.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 10:13 pm

 

Quoting FlashDude

anla,anla bebeğim halimi
özledim sen çok
dön sensiz yaşayamam
hisset,duygularımı hisset
acılarımı hisset
bak şimdi ne hallerdeyim
sev,sev beni deliler gibi
gemişi geçmişte bırakıp ileriye doğru çabalıyalım

tutunacak dalım hiç olmadı
etmediğim duam kalmadı
döndüm şaşkın,zavallı bir mecnuna
ararım aşkımı
dert dökecek dostum hiç olmadı
halime bakıp anam ağladı
döndüm şaşkın,zavallı bir mecnuna
ararım aşkımı

yalan,yanmış meğer aşkımız
yaşanan tatlı hisler
bir anlık sözlere kandım yalanlarına
yok,asla sevemem bir daha
yenilmem bir daha aşka
yok sevemem sevemem sevmeyeceğim

bana geri dön
beni yine sev halimi anla
aşkını ver kalbini dinle
beni çılgınlar gibi sev
sana ben muhtacım

bana geri dön
beni yine sev halimi anla
aşkını ver kalbini dinle
beni çılgınlar gibi sev
sana ben muhtacım

tutunacak dalım hiç olmadı
etmediğim duam kalmadı
döndüm şaşkın,zavallı bir mecnuna
ararım aşkımı
dert dökecek dostum hiç olmadı
halime bakıp anam ağladı
döndüm şaşkın,zavallı bir mecnuna
ararım aşkımı

anla,anla bebeğim halimi
özledim sen çok
dön sensiz yaşayamam
hisset,duygularımı hisset
acılarımı hisset
bak şimdi ne hallerdeyim
sev,sev beni deliler gibi
gemişi geçmişte bırakıp ileriye doğru çabalıyalım

 


I tried translating,need corrected and maybe filled in where I missed anything,the last 3 paragraphs are repeated from before so I´m only trying to translate the first four:

Understand, understand my condition baby
I miss you alot
come back,without you I´m not alive (or come back, I can´t live without you )
feel, feel my feelings
feel my pains
look now what case  state I am in
love, love me like crazy
leave the past in the past let us strive forward

tutunacak dalım hiç olmadı ????? I never had a branch to hold on to.(means i  have nowhere or nobody to get support )
etmediğim duam kalmadı  there are no prayers left I didnt say,( in other words
) I said all prayers.

I became back confused  a bewildered  poor mad lover .
I look for my love
trouble will never shed my friend  I never had a friend that I share my sorrows with.
halime bakıp ??? my mother cried ??? my mother cried looking at my state.
I came back confused, a poor lovecrazed person I became a bewildered poor mad lover.
I look for my love

Lie,yanmış meğer our love  it seems that our love was a lie.
yaşanan sweet feelings that has been felt.(or sweet feelings that happened to us)
bir anlık sözlere kandım yalanlarına i believed your lies and your deceitful words.
no,I will never love again
I´m beaten in love again I am not gonna be beaten by love again.
No I can´t love I can´t love I will never love again

Return back to me
Love me again understand my condition
Give your love listen to your heart
Love me like crazy ( or love me madly )
I need you

 

 

 

FlashDude liked this message


Thread: song transltion not big plss :)

6743.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 08:31 pm

 

Quoting smaragda

çok güzel şarkı! teşekkür ederim

 

 Birşey değil Smaragda.



Thread: song transltion not big plss :)

6744.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 08:00 pm

 

Quoting smaragda

Küçük bir an için
Ait olmak için
Eski aşklar gibi
Kapında.
Yalnız bir gün için,
Nefes almak için
Kanarken avuçlarım
Karşında.
Üzerimde sevdiğin mavi elbisem,
Sensiz geçirdiğim günlerden
Senin gibi beni kimse sevmedi
Dönmedin
Gittiğin yerden geri
Senin gibi beni kimse sevmedi
Bekledim
Gittiğin günden beri...

 

 Küçük bir an için

 For a tiny moment

 Ait olmak için

 To be belong to

 Eski aşklar gibi

 just like the old loves

 Kapında

 At your door

 Yalnız bir gün için

 Just for a single day

 Nefes almak için

 to take a breath

 Kanarken avuçlarım

 whilst my palms bleeding

 Karşında.

 In front of you.

 Üzerimde sevdiğin mavi elbisem

 My blue dress you like is on me,

 Sensiz geçirdiğim günlerden

 From the days I spent without you

 Senin gibi beni kimse sevmedi

 Nobody loved me as you did

 Dönmedin

 You did not return

 Gittiğin yerden geri

 From the place you went

 Senin gibi beni kimse sevmedi

 Nobody loved me as you did

 Bekledim

 I waited

 Gittiğin günden beri...

 Since the day you left...

 

 


 



Thread: Let\"s replace some foreign words with Turkish words! I.

6745.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 06:21 pm

                                  TURKÇEYE  MEKTUPLAR

Tansu Bele

                                        

Sevgili Türkçem;

Sevgili, biricik dilim: Düşüncelerim, duyarlılığım, sevgilim, bir tanem.
     Uzunca bir süredir seninle yakından yakına, derinden derine, içten içe, sarmaş dolaş görüşemez olduk. Ayrılmış değil de ayrı düşmüş gibiyiz. Uzaklaşmış sayılmayız ama aramıza sokulmuş birtakım engellerle uzaklaştırılmış gibiyiz birbirimizden...
Sana bu nedenle mektup yazmak istedim. Açıkçası senin varlığın/ “var” oluşun konusundaki duygusal inancımın saf ve dürüst içtenliğine, kalemimin aracılığıyla ulaşmayı diledim. Ben bu içtenliğe öylesine gereksinim duymaktayım ki: senin varlığını, hiç bugünkü gibi yüreğimin sonsuzluklarından çağırmamış, özlememiştim. Bil ki, artık benliğimin bütün gücüyle özlemekteyim seni: çünkü gereksinmekteyim. Varlığım, varlığına gereksinmekte... Dahası, sanırım senin de bildiğin gibi, mektup duygu ve düşünceler arası iletişim kurmanın en kestirme yolu. Ayrıca, bu iletişimin en büyük girişimi olan yazmak? Yazı edimi ya da yazında, mektup ölçüsünde hiçbir tür duygusallığın ve düşünselliğin birebir ve olağandışı sıcaklığını, erişebilirliğini bugüne dek sağlayamadı. Ne bunca şiir, ne öykü/roman/deneme ve günlüklerle, duyguların ve düşüncelerin sana olan özlemleri dindiremedi, açıklanamadı. Sana yani dile getirelemedi. İşte bu açıdan mektup, çok değerli bir aracı.

Bir de mektubun, bana göre alıcısı için olduğu ölçüde, vericisi açısından da bir başka önemi var: Şöyle ki, yazdıklarıyla gönderme yapan, bu arada kendi duygu ve düşüncelerini de tartmak sınamak olanağı bulur. Mektup da, bu iş için biçilmiş kaftandır neredeyse;sevginin ve nefretin en dolaysız, en belirgin dışavurumsal yazın türüdür. Sanırım şimdilerde mektubun, bilgisayar aracılığıyla yeniden gözde olmasının açıklaması da bu olsa gerek: Yalnız bu noktada yanıltıcı olan, mektubu gönderenin, onu ‘ salt kendine dönük ‘ bir iletişim aracı olarak kullanması, bu arada senin tepkilerini de gözardı edebilmesi...

Oysa benim sana mektup yazmak istememin nedeni, doğrudan seninle ilgili. Amacım bütünüyle sana yönelik; derdim, sıkıntım seninle, nedenimin kaynağı sende. Bu konuyu ilerde, başka mektuplarımda daha geniş biçimde deşmeyi deneyeceğim ya; şimdilik izin verirsen ilkin senden ne beklediğime, gerçekte beklentimin ne olduğuna kısaca değinmekle yetineyim. Başka türlü söylersem, sana duyduğum gereksinimimi ve özlemimi belirttim ama seni neden özlediğimi sanırım açıklamam gerekiyor.

Bir kez, ben doğdum doğalı hiç bugünkü gibi ‘dışımda’ bulmamıştım, duyumsamamıştım seni. Senin ‘ sen ‘ , yani benden ayrı gayrı ve neredeyse bir yabancı olduğunu bilmezdim. Benim için sen, ‘ben’din sevgili dilim: Ben’i doğuran da, yoğuran da, sendin. Benliğimi işleyen, aklımı eğiten, bilgimi damıtan ve çoğaltan, dışımdaki dünyayla ilgiler kurmamı sağlayan, bütün dışsal ilişkilerimi geliştiren ve sağaltarak düzelten sendin. Öyle ki, sen benim gerçek annemsin, yaşamım seninle başladı, diyebilirim. Sen, elli yıl önce yaşamımın alacalı denizinde çıktığım yolculuğun pusulası, beden-gemimin yol göstericisi oldun.

Gemimin, yani belleğimin açıldığı yaşam denizinin tarihini ve coğrafyasını, geçmişini ve geleceğini yazan güneşler, aylar, yıldızlar, bulutlar, çevrenler, akyeller, karayeller, yeni karalardı senin bütün şiirlerin, destanların, romanların, öykülerin, denemelerin... İzleklerini, yani izlediği akıntıların yol yanlışlarını / haritalarını belirmeyen şarkılarını, duygularını haykıran, seslendiren sirenlerini, senin karasularında dolaşırken duydum ben: Sirenlerinin beni çağıran seslerinin tınısı baştan çıkarıcıydı ama aldatııcı değildi. O seslerin, kimi zaman gemimi yeni bir karaya çağıran kuştan, “Çalıkuşun”ndan, kimi zamansa bir başka teknenin,”Medarı Maişet Motoru” nun güvertesinden çığlıklarını duyar, kiminde “Aganta Burina Burinata ! “ diyerek kükreyen bir deniz aslanından gümbürdediğini işitip irkilir, kimi de, “ Memleketimi seviyorum! “ , “Anlatamıyorum”, “ASU” diye diye, “Sen Beni Sev! Boğaziçi Şıngır Mıngır! Sevdim Seni Ey İnsan! “ diye diye, “Güneşle! Güneşle! “ diye diye, yolumu yordamımı aydınlatığını görür, düşerdim artlarına...

“Haritada Bir Nokta”ydım, senin noktan: Ey benim saydam perim, göz alıcı, gönül çelen renk renk kanatlarınla capcanlı , dipdiri uçuşan deniz kızım! Doğruluğuna, yalınlığına, içtenliğine öylesine tam inanır, beni kandıramadığını bilir, hiç mi hiç yabancılamazdım ki seni. Benimsin ve ‘Ben ‘sin derdim bütün gücümle.

Sevgili anadilim! Şimdi karalamakta olduğum şu satırlara bakıp da, seni artık sevmediğimi düşünme sakın, ne olur. Bunca yıldır tek denizim saydığım senden başkası var oldu mu sanki benim için? Ama nasıl desem bilmem ki, sen benim gemime yol veren tek güzel denizim: Bil ki sen artık benim için, geçmiş günlerimizdeki tanışım, saflığına, temizliğiine vurulduğum o sevgili değilsin. Yabancısın bana , gitgide yabancılaşmaktasın. Artık gitgide puslanıp bulanıklaşan sislerle, fırtınalarla çalkalanıp boğuşan sen, şimdi bir süredir kararan bir düş gibisin. Belleğim karanlık, paslı bir düşün yıkıntısal sularının boğuntusu altında bulunmakta sanki...Odysseus’un umutsuzluğundan başka sarılacağı günü, sığınacağı evi, tutacağı yolu teknesi gibi tıpkı, beden-gemim yalnızca ıssızlaşıp çoraklaşan, “gurbet” leşen dalgaların itici , ürkünç sığlığına bırakılmış, umarsızca sallanarak sürüklenmekte. Şimdi, gemimin yoluna açılan her çevren birer sanal gökyüzü perdesi. Gemimin, bu çevrenlerdeki uğradığı her kıyı, uydurma ve yapay sözden- kalelerin, sözde kulelerin, söz-kavaflarının, sürüsüne bereket özensiz ve şişirme “Kavafi”nin sömürge valilikleri. Sen : Benim her bir dalgasının köpüğü inci tanesi gibi öpülesi denizim! Şimdi bu ürkünç ve yaban elleri ve maskeleriyle kuşatılmış kıyılarda tutsak, acınası, boynu bükük bir deniz tanrıçası gibisin. Benim tanrıçam: yoluma çıkan her kıyıda zincirlere vurulmuş bir köle tanrıça gibisin. Ellerine kollarına nasıl zincirler bağlamaktalar, güzelim kanatlarına hangi boyunduruklar, ne kilitler vurmaktalar böyle? Seni o kıyıdan bu kıyıya o göz boyayıcı, görkemli, baştan çıkaran sirenleriyle çekerek sözden - yabancı kalelerin burçlarına bayrak yapan, zindanlarına kapatan gücün gizemi ne? Gerçekte, bu sirenler seni neden, nerelere çağırmakta, sürüklemekte? Neden ille de baştan çıkarıcılıklarını ve seni o yabancı “el” lere uyarlama araçlarını, benim hiç anlayamadığım, alışamayacağım bir takım “adaptasyon”; “aksiyon”, “avantaj” ve bunun gibi pek çok “el “in işi maskelerin ardını gizlemekteler? Nedir bu senin güzel yüzünün anlamlarına, kavramlarına takılan çeşit çeşit maskeler, kim bunlar ? Neden gemimin uğrağı kıyılarda karşıma artık sen; bu değişik, yabancı maskelerle süslenmiş, süslendirilmiş olarak çıkmakta, çıkarılmaktasın? Neden bir elin “capitol”da ise, öbürünün göbeğinde “center “ yazıyor? Neden, sürekli Türkçesine uydurduğun “deklarasyon”larla uğraştırmaktasın beni, dilinin has şiiri yerine? Kulaklarımı tırmalamaktasın? “Deşifre”lerinle, “assimilasyon”larınla daha çok ilgimi çekeceğini mi ummaktasın? Neden tanıtımını yaptığın her aracıda, bir yabancı “el”in damgası var? Ajandaların, “bellona”ların, “becel”lerin, “puffy “lerin, “reytig”lerinle güzelliklerine yepyeni güzellikler kattığını mı düşünüyorsun? Uzattığın parmakuçlarında yazgını değil, “destinasyon”unu okumanın anlamı nedir? Seninle yakınlaşmak, bütünleşmek iistediğimde önce “entegrasyon” diye tutturuyorsun, ardından, ben artık böyle, çağdaşça koşuyorum seninle, diye diretiyorsun bana! Yakınlaşmamızı istiyorsam, “referans”larımı göstermeliyim, “performans”ımı sergilemeliyim, “radikal”lığımı kanıt-baskı yapıyorsun, ayrıca “konjoktür”ünü açıklamam için ter ter tepiniyorsun.

Denizkkızım, tanrıçam! Benim güzeller güzeli anadilim, sevgili Türkçem! Sana neler oldu böyle, kim ne yaptı, niçin yaptılar? Nedir bu halin, sıkıntın ne, kim çıldırttı seni? İnan ki seni tanıyabilmem bile artık çok güç, çok geç... Bir zamanlar dalgalar boyu estirdiğin püfür püfür esintilerinle ayaklanan kıyılarda, asıl ve neden böylesi değiştiler, değiştirebildiler seni? O akpak , tertemiz denizkızı şarkıların, nasıl oldu da ölümcül sirenlerin seslerine dönüştü? Ölüyorsun tanrıçam, bil ki seni öldürüyorlar! Çağdaşlık, küresellik diye diye, sana binbir yüz yakıştıran, bundan da utanmaz bir övünç duyan korkunç “kolleksiyon” culara kurban gidiyorsun. Bense dayanamıyorum: Beden - gemim hâlâ senin peşinde bir o yana bir bu yana , kıyılardan kıyılara... Senin ölümünle, bende günden güne yokoluşa doğru çekile çekile, ben de öle öle... Odysseus’un, gerçek evinden, yuvasından -annesinden- uzakta, yoluna yeni yaşam umutlarını saça saça onu ölüme sürükleyen yabancıların, yabancı ve ölümcül seslerin çağrısına kapılmış teknesi gibi, beden- gemim sürükleniyor. Belleğim seni, önüne çıkan her çevrende düştüğün tutsaklıklar içinde umarsızca izleye izleye çürüyor.

İşte sana bu mektubu, bu düşüncelerle yazmaya giriştim. Seninle ancak, doğrudan iletişim kurmamı sağlayabilecek tek aracı olduğunu düşündüğüm mektubumla ulaşabileceğimi düşlediğim için... Yeniden senin o yalın, süssüz, sana hiç yakışmayan yabancı takılardan arınmış, salt benim olan beden-diline kavuşmak özlemiyle yana yana... Seni, kendi öz benliğinle kazanana dek de seninle mektuplaşmayı sürdüreceğime and içerek; benim eşsiz dilim.

-----------------------------------------------------------------------------------

KAYNAKÇA:
Çalıkuşu: Reşat Nuri Güntekin ‘ in bir yapıtının adı
Medarı Maişet Motoru : Sait Faik’in bir yapıtının adı
Aganta Burina Burinata: Halikarnas Balıkçısı Çevat Şakir Kabaağaçlı’nın bir yapıtının adı.
Memleketimi Seviyorum: Nazım Hikmet’in bir şiirinin adı.
Anlatamıyorum: Orhan Veli’ nin bir şiirinin adı
ASU: Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiirinin adı
Sen Beni Sev: Salâh Birsel’ in bir yapıtının adı
Boğaziçi Şıngır Mıngır : Salâh Birsel’in bir yapıtının adı
Sevdim Seni Ey İnsan : Salah Birsel’in bir yapıtının adı
Güneşle: Nermi Uygur’un bir yapıtının adı
Haritada Bir Nokta: Sait Faik’ in bir öyküsünün adı

SÖZLÜK (M.Nuri Karaküçük’e, değerli açıklamaları için teşekkür ederim.)
Kavaf : (Ar.) Ucuz, şişirme, özensiz işçilik
Kavafi: (Ar.) Kafiyeler, uyaklar
Adaptasyon: (Fr.) Uyarlama 
Aksiyon: (Fr) Eylem
Avantaj: (Fr.) Üstünlük aracı, yarar
Capitol : (İt.) Capitolium: Roma’ daki ünlü tepenin adı
Center: (İng. centre) Merkez, yönetimsel bölge
Deklarasyon: (Fr.) Bildirme, açıklama 
Deşifre: (Fr.) Çözülmüş, açıklanmış
Assimilasyon : (Fr.) Benzer kılmak, sindirmek
Ajanda: (Lat.) Andaç,takvim, anmalık
Bellona: (İt.) Savaş tanrıçası
Becel: ?
Puffy:?
Reting İng. Rating)Sanılan, kestirilen, orantısal sınıflandırma
Destinasyon: (İng.) Yazgı, yer
Entegrasyon : (Fr.) Bütünleşmek
ReferansFr.) Yararlılık belgesi
Performans : (İng.) Başarı gücü 
Radikal : (Fr.) Kökten
Etüd Fr.) Araştırma, inceleme
Etap: (Fr) Aşama,kademe
Konjonktür: (Fr.) Koşulların bir araya gelişi
Koleksiyon: (Fr.) Derleme
Kriter: (Fr.) Ölçüt



Thread: Looks like a good book \

6746.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 05:14 pm

 

Quoting Adam25

Turkish Poetry and Literature?? {#emotions_dlg.unsure}

 

 Katherine Branning’s compilation of letters to Lady Mary Wortley Montagu compares modern-day Turkey with the Turkey of yesteryear, bringing both worlds to life especially for the armchair traveler of today. Just exactly who is Lady Montagu, you may well ask. Living from 1689 to 1762, she was a great English poet, essayist and letter-writer. The daughter of the autocratic Evelyn Pierrepont, first Duke of Kingston, she eloped with Edward Wortley in 1712. When Edward was appointed ambassador to Turkey, she accompanied him there, where she wrote her Turkish Embassy Letters, which were published posthumously to immediate acclaim in 1763. The letters that Lady Montagu wrote were atypical travel writings of the day, describing the intimate details of life as led largely by Turkish women at the time.
 
Katherine Branning’s writing covers most of the aspects of contemporary life in Turkey, but where she largely differs is that, unlike Lady Montagu, she has chosen to omit the scenes of horror and oppression that her predecessor so aptly described. Branning, despite writing three centuries later, has managed to sanitize Turkey, so that her letters read much more like a travelogue than they do an insightful foray into life as it is lived. She also manages to objectify the Turkish people in a way that clearly shows how essentially different they are to contemporary Americans. One has to bear in mind the difference in background between the two women—Katherine Branning is the Director of the French Institute Alliance Francaise in New York City and a graduate of the Ecole du Louvre in Paris, where she majored in Islamic arts, with a specialty in Islamic glass. As an independent researcher and glass artist, she has conducted annual field work relative to architecture and decorative arts in Turkey since 1978. Clearly, as an academic, she is much more used to giving an objective overview of places and events than was Lady Montagu, who tended towards romantic extremism, both in her writing and in her own lifestyle. It seems somewhat unfair, then, that Branning has been criticized for not putting more flesh on the bones (in a metaphorical sense, you understand) of those whom she describes.
 
However, with the world today being a far different place to what it was four centuries ago, it is, perhaps, not so surprising that readers have come to expect a great deal more from authors who choose to venture into so-called ‘foreign’ lands. What would have been decried in Lady Montagu’s day (which is, no doubt, why her letters were only published posthumously) is nowadays praised for being insightful and thought-provoking. It basically all comes down to what the reader wants, and expects, from those authors whose writings they choose to explore.
 
Yes, I Would Love Another Glass of Tea is worthwhile reading for those who have little knowledge of Turkey—with its multiple black-and-white photographs, on which Branning clearly prides herself, and its coverage of numerous topics relating to Turkey the work provides a useful overview of the country and its people. Clearly, Branning is well-intentioned and appreciative of the culture concerned, but her writing needs to be much more multidimensional to bring it fully to life.    

  This is the link on youtube tells us about the book http://www.youtube.com/watch?v=1JsfOhjX9Ww



Edited (3/1/2011) by tunci [adding]



Thread: Should we be proud of this news ?\

6747.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 03:27 pm

 
 
 

Number of 3G subscribers in Turkey surpass European average

 
01 March 2011, Tuesday / THE ANATOLIA NEWS AGENCY, ANKARA
 
0      
 
Thirty-one percent of all mobile phone users in Turkey are subscribers of 3G services.
 

According to a report prepared by the Information and Communication Technologies Authority (BTK), the number of 3G subscribers in Turkey surpassed the European average which stands at 30 percent.

In the first quarter of 2010, the number of 3G subscribers in Turkey stood at 8.7 million. However, this figure jumped to 19.4 million in the fourth quarter of 2010, the BTK report said.

With a monthly average of 225.3 minutes of mobile phone conversations, Turkey ranked third in Europe in 2010.

Below is a table showing the top five European countries with highest amount of average mobile phone conversations per month:

  • Country            Minutes

    -------            -------

  • France              248.8
  • Ireland             248.7
  • Turkey              225.3
  • UK                  179.7
  • Spain               158.2

            

International Mobile Telecommunications-2000 (IMT - 200, better known as 3G or 3rd Generation, is a generation of standards for mobile phones and mobile telecommunications services fulfilling specifications by the International Telecommunication Union. Application services include wide-area wireless voice telephone, mobile Internet access, video calls and mobile TV, all in a mobile environment.



Edited (3/1/2011) by tunci



Thread: Let\"s replace some foreign words with Turkish words! I.

6748.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 03:06 pm

 

Quoting MarioninTurkey

 

 

 "Mobile phone" is only a UK term.

Americans call it a "cell phone" from the fact that the coverage is in cells.

Germans call it a "handy".

For translation, we need to look not literally word for word but what it means to the people themselves. The English thought "this phone can be moved about" so they called it mobile. The Americans "this works from cell transmitters" so they called it a cell phone. If it made sense to the first Turks that "this goes in my pocket" then cep phone is a great name (although mine is usually in my handbag

 

"Making sense" is a concept that applies to your own logic of looking at the world. But translation is about getting into the other person´s logic. Turks have a phrase which sums it up great: "learn a second language, gain a second soul"

 

Marionin put the last dot to the argument (Son noktayı koydu) !

 



Thread: Sabah erkenden deniz kenarına.....

6749.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 02:39 pm

 

Quoting MarioninTurkey

 

 

 Agree. The only way to literally reflect değerlendiririm in this sentence is to say

"I make use of my holidays by reading."

But this sounds ugly. Spend is much better.

 

Tunci, just a couple of things to really make this an excellent translation into English of this sentence:

1. Spend doesn´t need "by". I spend my holidays reading books.

2. Turkish needs a subject for certain verbs where English doesn´t. e.g. yemek yemek - lit: to eat food - is to eat in English. örgü örüyorum = I am knitting etc

We don´t have to say reading books. Could just say I spend my holidays reading.

You only say "reading books" if you want to emphasise that you aren´t reading anything else e.g. magazines or newspapers.

Depending on the context, you may translate this sentence as:

I spend my holidays reading books

or

I spend my holidays reading

 

 

 Thank you  Marionin for your explanation.



Thread: Let\"s replace some foreign words with Turkish words! I.

6750.       tunci
7149 posts
 01 Mar 2011 Tue 02:34 pm

 

Quoting si++

 

 

Go read my post. I mentioned only "mobile" and "portable" words only.

 

Anf if you include the word "phone" I believe most people call it "cep telefonu" in Turkish", we dont have to do a literal translation in that case, right?

 

Try it with google translate for example:

 

For "hareketli", I get:

1- moving

2- mobile

 

For "taşınabilir", I get:

  1. portable
  2. removable
  3. movable
  4. transportable

 

 I know what hareketli and what tasinabilir is. Our main point is "Mobile Phone" , to make the word "mobile phone " make sense in turkish  not a made up word like "cep telefonu". Cus people one day will not be carrying their mobile phones in their pockets for the health reasons.we can carry mobile phones wherever we go. So it is movable. thats what argument was initially.



(7149 Messages in 715 pages - View all)
<<  ... 666 667 668 669 670 671 672 673 674 [675] 676 677 678 679 680 681 682 683 684 ...  >>



Turkish Dictionary
Turkish Chat
Open mini chat
New in Forums
Crossword Vocabulary Puzzles for Turkish L...
qdemir: You can view and solve several of the puzzles online at ...
Giriyor vs Geliyor.
lrnlang: Thank you for the ...
Local Ladies Ready to Play in Your City
nifrtity: ... - Discover Women Seeking No-Strings Attached Encounters in Your Ci...
Geçmekte vs. geçiyor?
Hoppi: ... and ... has almost the same meaning. They are both mean "i...
Intermediate (B1) to upper-intermediate (B...
qdemir: View at ...
Why yer gördüm but yeri geziyorum
HaydiDeer: Thank you very much, makes perfect sense!
Random Pictures of Turkey
Most liked