985. |
28 Feb 2006 Tue 04:15 pm |
Quote: do you know of any reading material which would be suitable for someone at my level then? |
I don't know your level. If you can understand what each paragraph is about than the text is suitable for your level. I have the whole of the following stories. Tell me what do you think about their level and if they are not too difficult which one do you like most. If they are too difficult I will suggest something else. Eğer çok zor ise başka birşey önereceğim.
For each of the text it is alright to check the dictionary up to ten times. For a story 20 pages long, it would be normal if you need to check the dictionary between 100 to 200 times. The more you continue reading the less dictionary work you will have to do.
According my calculation a language learner needs to read 1000 pages to build an average vocabulary which consists of 3000 to 5000 words. Of course you can't remember each and every word but the ones that you remember will be enough. If you come across to the same word many times and each time you skip checking the dictionary obviously this will not help. If you can understand the meaning of a sentence but don't know a particular word you don't need to check the dictionary. Of course it is alright if you have the energy.
Printed dictionaries are more useful for learners as you need to show more attention on how the word is written when checking in the dictionary. Also it provides a short time in which your mind is keept busy with the word. Any kind of experience with a word will help and especially the dictionary experience will definately help. Remember, each word is important and there aren't so many words anyway.
-------------------1------------------------
Murathan Mungan - ALICE HARİKALAR DİYARINDA
DOĞMA BÜYÜME TEXASLI ALICE STAR, PUSLU BİR SONBAHAR
sabahı evinden kaçıp bu boğucu taşra kasabasını büyük kentlere bağlayan anayollardan birine çıktığında, bütün yaz sıcaklarının, bütün sinek ve vantilatör vızıltılarının geri dönmemecesine ardında kaldığından emindi artık. Evden kaçmaları hanidir ciddiyetini yitirmiş, can sıkıcı bir tekdüzelikte yinelenen anlamsız bir oyuna dönüşmüştü. Her seferinde, 'günün koşullarına' ve 'hayatın şartlarına'
yenik düşÃ¼yor ve yine her seferinde, en azından son üç
gündür ağzına lokma koymamış bir halde gerisin geri evin yolunu tutmak zorunda kalıyordu. Bu yüzden yaptıkları, başkalarının gözünde bir yeniyetme şımarıklığından başka bir anlam taşımıyordu epeydir. Eyleminin gerçekliğine bu kez olsun inandırmak için, sonuna kadar gitmekten başka yolu yoktu. O son da, o yol da önündeydi şimdi. Biraz daha cesaret istiyordu, hepsi bu. Böylelikle, o eski, efsanevi 'Asi Kız' imgesine, bu imgenin kararlı ödünsüzlüğüne yeniden kavuşabilirdi.
-------------------2------------------------
Ahmet Altan - Bir Kadın, Bir Erkek...
Nice aşk yitirdim ben.
Kışkırtıcı bir bakışıyla çılgına döndüğüm, bir dudak büküşÃ¼yle ağulu acılar çektiğim, kahkahalarıyla şenlenip gözyaşlarıyla kederlendiğim, bir tanrıça katına çıkartıp tapındığım, kutsal mabetlerinin sunaklarına hayatımı bir adak gibi bırakmayı arzuladığım, memelerinde, kasıklarında, kalçalarında, bacaklannda, boyunlarında adanmış topraklarda dolaşan bir sofu gibi vecd içinde kendimden geçerek dolaştığım, ayaklarına kapandığım, göğüslerinde ağladığım, saçının bir teline halel gelmesin diye fütursuzca ölüme yürüyeceğimi hissettiğim, bazen öldürmeyi şiddetle istediğim, onda yok olup onla var olduğum, bana her defasında aşkı, acıyı, sevinci, hayatı ve ölümü yeniden öğreten kadınlar yitirdim ben.
Kızıl bir kor gibi örslerine bıraktığım ruhumu bazen sert darbelerle, bazen yumuşak dokunuşlarla şekillendiren, benden bir başka ben yaratan, onun her şeyi, babası, oğlu, kardeşi, kocası, sevgilisi olduğum, onu her şeyim yaptığım, varlığıyla her şeyin tadını, kokusunu, görüntüsünü değiştiren, sıradan birçok davranışı olağanüstü maceralara dönüştürüp olağanüstü maceraları olağan-laştıran kadınlar.
Yitirmenin ne olduğunu biliyorum.
Kendi hayatını hayatından çıkartmayı, kendi tanrıçanın mabedinden uzaklaşmayı, bir kadını öldürüp kendi cinayetinle ölmeyi biliyorum.
Niye öldürdüm onları?
Onlar beni niye öldürdüler?
Neden hayatlarımıza, içlerinde yaralı bir ölü taşıyan yabancılar olarak devam etmek zorunda kaldık?
-------------------3------------------------
Ömer Seyfettin - Pireler
AŞK filan değil... Hani şu 'rastlantı' dediğimiz, tarihi yapan, mutlulukları yaratan, yuvaları kuran belirsiz el yok mu? İşte o, beni Rose Mayer'le birleştirmişti. Yirmi yaşında ya vardım, ya yoktum. Küçücük köpeğim Koton'la İzmir'in ikinci sınıf otellerinden birinde oturuyordum. Bir gün karşımdaki odaya, iri mavi gözlü, sarı saçlı bir Fransız kızı geldi. Kederli olduğu yüzünden belli idi. Otelciye kim olduğunu sordum.- Paris'ten bir Ermeni doktorunun peşine takılmış, doktorun ailesi kabul etmemiş, kovmuşlar. Zavallı şimdi memleketine dönmek için vapur bekliyor- dedi.İnsanın yirmi yaşındayken kalbi ne faaldir! Ben, bu basit serüveni hayalimde büyüttüm. Ağlamaktan kızarmış iri mavi gözlü kızcağızın acılarını, üzüntülerini yaşamaya başladım. Galiba vapurdan daha çok, para bekliyordu. Çünkü gizlice takip ettiğim için görüyordum ki, her gün Fransız postanesine gidiyor, mektup soruyor. Merdivenlerde, koridorlarda karşı karşıya geldikçe birbirimize dikkatli bakmaya... Sonra 'bonjur, bonsuvar' demeye başladık. Nihayet bir hafta içinde dost olduk. Bana başına gelenleri ağlayarak anlattı. Teselli verdim. Hayatın felsefesini yaptım.
-------------------4------------------------
ŞÃ¼kran Yücel - Filmlerle Seyrüsefer
Gözlerimiz Alabildiğine Kapalı
Gözlerimiz kapalı geliyoruz dünyaya, tümüyle kapalı. Ne zaman ve
nasıl görmeye başlıyoruz? İlk gördüğümüz ne? Karanlık mı, renklerin
gökkuşağı mı, yoksa anlamını çıkaramadığımız bir yüz mü? Görmeyi
nasıl öğreniyoruz? Gerçekten öğreniyor muyuz? Neleri görüyoruz,
neleri görmüyor ya da görmezden geliyoruz? Hayatımızın bir anında
birdenbire aslında en yakınımızdakini bile tüm gerçekliğiyle
görmediğimizi, tanımadığımızı keşfedersek ne olur? Gözümüzü
kapatmakla kendi küçük dünyamızı, dünyalara değişemediğimiz o
kutsal huzurumuzu koruyorsak da kendi gerçeğimizle asla
yüzleşmeden ne kadar yaşayabiliriz? Milyonlarca insan bin yıllardır
bunu beceriyor. Gözlerini dünyaya açamadan mezarda kapatıyor.
|
|